ويكيبيديا

    "العدسة" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • lens
        
    • lensi
        
    • kameraya
        
    • objektife
        
    • Kamera
        
    • lensin
        
    • mercek
        
    • lensleri
        
    • büyüteç
        
    • merceği
        
    • merceğe
        
    • Mercekteki
        
    • lense
        
    • lensten
        
    • merceğin
        
    İnsanlarda, bu lens havadaki ışık dalgalarını işlemek için kıvrımlıdır. TED في الإنسان، تكون هذه العدسة منحنية لمعالجة الموجات الضوئية التي تنتقل عبر الهواء.
    Gözlerimizeki lens saydamdır, ama bu çocuğun kensi opak, bu nedenle etrafı göremiyor. TED عدسة العين الطبيعية شفافة و لكن في حالة هذا الطفل,العدسة أصبحت معتمة و بالتالي لا يستطيع رؤية العالم.
    Ama böyle küçük bir çalışma alanında lensi gizlemek zordur. Open Subtitles ولكن من الصعب إخفاء عرض العدسة في مساحة عمل صغيرة
    Bu defa, Nathaniel, içerken doğru kameraya bak. Open Subtitles هذه المرة يا ناثانيـال, على الرسمة إنظر مباشرة إلى العدسة
    Kuzey Hindistan'da, çocuklar sürekli objektife bakıyorlardı. Open Subtitles في شمالي الهند , نظر الاطفال بإستمرار نحو العدسة.
    Onun basketbol elleri küçük klik ve çerçeve içindeki lensin slaytlarını, Kamera içindeki filmi, plastik kutu içindeki kimyasalı öğrendi. TED تعلّمت يداه الكبيرتان الأماكن والحركات الدقيقة لتثبيت العدسة في إطارها، والفيلم في الكاميرا، والكيماويات في وعائها.
    Gözün adapte olabilmesinde mercek en önemli olan yapıdır. Yakın ve uzak görüşe uyum sağlamak için merceğin eğriliği değişir. TED هذه هي العدسة التي هي مفتاح القدرة على تكيف العين، تغيير انحنائها لتتكيف لتتمكن من الرؤية القريبة والبعيدة.
    Bir teleskop, görüş alanındaki herhangi bir noktadan gelen görüntüleri bütün bir lens veya ayna boyunca yani karanlık oda kamerası deliğinden çok daha büyük bir delik ile toplar. Open Subtitles يُجمع المنظار الضوء من أي موضع في مجال رؤيته خلال كامل العدسة أو المرآة
    Ayının saldırdığı sırada, lens kapağını açacak zaman olmamıştı. Open Subtitles ,لحظة الهجوم القاتل ,لم تتح له الفرصة لرفع غطاء العدسة
    Doğru. Yani camdaki yansımalar lens üzerine düştüğünde, bu sana yılın hangi zamanı olduğunu tam olarak söylüyor. Open Subtitles حسنا، أينما كان أنعكاس النافذة يظهر في العدسة
    Şimdi de lensi gökadanın üzerine koyun. Farkına varacaksınız ki gördügünüz şey bir halka, bir Einstein halkası. TED والان دع العدسة فوق المجرة ، وستلاحظ أنك سترى حلقة ، حلقة أينشتاين.
    Sorun yok, lensi kapadım. Banta baksana. Open Subtitles كل شئ على مايرام, لقد غطيت العدسة هل تريد ان ترى الشريط؟
    Eğer sorun olmazsa kameraya bakıp adını söyler misin? Open Subtitles إذاكنتلا تمانع أن تنظر في العدسة وتقولاسمك
    Doğrudan objektife bak. objektife bak. Open Subtitles انظري إلى العدسة، إلى العدسة مباشرةً
    Bu görüntü için bir Kamera uçurdular, altında SLR'la beş kilo ağırlığında bir cihaz. TED فبالنسبة لهذه الصورة، قاموا بالتحليق بالكاميرا، جهاز وزنه خمسة كيلوجرام مع كاميرا عاكسة مفردة العدسة تحته.
    Tasarladığımız retina çipi burada lensin arkasında görülüyor. TED رقاقة الشبكية التي قمنا بتصميمها مكانها وراء هذه العدسة هنا.
    Gözün farklı mesafelere odaklamasına izin veren bölümüne kristal mercek denir. TED الجزء من العين الذي يسمح لنا بإعادة التركيز لمسافات مختلفة يدعى العدسة البلورية.
    - Bırak şimdi onu, tak sen şu lensleri! Open Subtitles لاتقلق حولها , فقط ضع العدسة لكن أين أضعها ؟
    bir kaç saat sonra da güneş ışıkları diğer büyüteç camında parlayacak, ve bir başka koku yayılacaktır. TED بعد بضع ساعات, ستنعكس أشعة الشمس على العدسة المكبّرة التالية, وستنبعث رائحة مختلفة.
    Makine onları geçmişten getirmiş olmalı ama tam olarak burada da değiller, merceği takıp ayrışmayı durdurursak belki kendi zamanlarına dönmelerini sağlayabiliriz. Open Subtitles الآلة لا بد أنها أحضرتهم ، إلى هنا من الماضي لكن لا يبدو ، أن حضورهم كامل إذا كنا محظوظين باستبدال العدسة
    İşte burada ilk mercekte Eve var, ikinci merceğe Eve koyduk, işe yaramadı. TED وهنا تظهر إيف على العدسة الاولى، وضعنا إيف على العدسة الثانية. لم يكن ذلك ينفع.
    O Mercekteki çatlak, merhemdeki sinek, verilere sızmış bir virüs. Open Subtitles إنه الشرخ في العدسة الذبابة على العسل الفيروس في البيانات المفسد
    Sadece aç kapa kameram ve küçük bir tripodum var ve küçücük geniş açılı bir lense yatırım yaptım. TED لدي فقط كاميرا فْلِيبْ ومِرْجَل صغير ثلاثي القوائم واستثمرت في هذه العدسة الصغيرة الواسعة الزاوية.
    - Ne var? Bilmiyorum da lensten olamaz, çünkü Oriyon'a bakıyordum. Open Subtitles لا أعلم، لا يمكن أن تكون العدسة لأنني كنت أنظر إلى الجوزاء
    Telefonlarınızdaki merceğin arkasındakine benzer bir görüntü sensörüm var. TED لدي مستشعر صور كذلك الموجود في هاتفكم الخلوي، خلف العدسة.

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد