destekçiler haline geldi. Hatta meyve suyu durakları bile kurdular. | TED | مشجعين على جانب الطريق. بل أيضاً وقفو عند أكشاك العصير. |
Evet, meyve suyu ve tahıllarını ye. "Hoşça kal, baba." de. | Open Subtitles | من الافضل ان تاكل الفطار وتشرب العصير قل لابيك الى اللقاء |
Tamam. Piyanonun üzerine meyve suyu kutusu konmayacak dememiş miydim? | Open Subtitles | اجل هذا صحيح،ماذا اخبرتك عن وضع علب العصير فوق البيانو |
Şu maili aç, o berbat meyve suyunu da ona batırmamaya çalış. | Open Subtitles | افتح ذلك المغلف حاول الا تضع اي من ذلك العصير الخبيث عليه |
Geri evde bir yağ, sulu hindi tatlım gibi değil. | Open Subtitles | لست دسمًا، أو مثل العصير التركي أتشوق للعودة إلى الوطن |
- Şurup alabilir miyim? | Open Subtitles | هل بإمكانى الحصول على بعض العصير , رجاءً ؟ |
Bu yedi gazlı içeceğe ek olarak su ve meyve suyu getirdiğim zaman, işte o zaman üç tane seçim şansına sahip olduklarını algıladılar-- meyve suyu, su ve gazlı içecek. | TED | وعندما اضفت الماء .. او العصير الطبيعي الى السبع انواع قالوا انها اصبحت 3 خيارات عصير .. ماء .. مياه غازية |
Evet, annen limonata döküldügü sirada vaazimi yazmama yardim ediyordu. | Open Subtitles | أمك كانت تساعدني ،في تنقيح خطبتي وحسب عندما سكبت العصير |
Yatırmadan 15 dakika önce ona balık kraker ve meyve suyu verirsin. | Open Subtitles | قبل ذلك بربع ساعة ضعيها فى السرير أعطيها بعض والبسكويت وبعض العصير |
Bence biraz meyve suyu içelim. Her zaman sinirlerimi yatıştırmıştır. | Open Subtitles | ربما يجب أن نشرب بعض العصير هذا دائماً ما يُهدئني |
Sahibinin beyaz halısına meyve suyu döküp az kalsın bebeğini öldürüyordu. | Open Subtitles | سكبت العصير على سجادة المالكة البيضاء و كدت أن أقتل ابنها. |
Size kahve ikram edebilir miyim ya da meyve suyu? | Open Subtitles | هل أحضر لكِ بعض القهوة ؟ ربما بعض العصير ؟ |
Bisikletçileri, meyve suyu stantlarını düşünün. İlk etap projeleri için 20 milyon dolar temin ettik. | TED | مثل محلات بيع الدراجات ومنصات بيع العصير لقد حصَلنا على 20 مليون دولار لبناء مشروعات المرحلة الأولى |
meyve suyunu piyanonun üstüne koyma, yapışkan halkalardan bıktım. | Open Subtitles | لا تترك علبة العصير على البيانو انها تترك علامه دائريه |
Matthew, ver şu hapları. meyve suyunu da. | Open Subtitles | ماتيو، أعطني تلك الحبوب أعطني ذلك العصير |
meyve suyunu getirdim. Lady içinde biraz yiyecek. | Open Subtitles | لقد أحضرت العصير الذى طلبتيه، وبعض الطعام للقطة. |
Ben konuşan bir domatestim. sulu, seksi bir biftek domatesi! | Open Subtitles | كنت طماطة واقفة، كثيرة العصير ومثيرة وتناسب لحب البقر |
- Şurup alabilir miyim? | Open Subtitles | هل بإمكانى الحصول على بعض العصير , رجاءً ؟ |
Zaten programımızın gerisinde kaldık, ama içecek birşeyler almamız önemli. | Open Subtitles | نحن وراء الجدول، لكن من المهم إمتلاك العصير. |
Evet, annen limonata döküldüğü sırada vaazımı yazmama yardım ediyordu. | Open Subtitles | أمك كانت تساعدني ،في تنقيح خطبتي وحسب عندما سكبت العصير |
Siz devam edin. Ben meyveli kokteyl yapmaya gidiyorum. | Open Subtitles | أنتم يا شباب ، أعدّوا كل شيئ وأنا سأذهب لإحضار العصير |
Portakal suyu ve kurabiye getirdikten sonra öldü. | Open Subtitles | وكانت قد حضرت العصير والكعك خارجا، ومن ثم توفيت. |
Tonya, sen babana biraz şerbet getirsene. | Open Subtitles | تونيا، لماذا لا تذهبين لإحضار بعض العصير لوالدك ؟ |
Susamış görünüyorsun. meyve suyuna ne dersin? | Open Subtitles | تبدو جافاً بعض الشيىء ما رأيك في بعض العصير ؟ |
Hadi, neden insanlar bu sıvı için birbirini öldürüyorlar bulalım. | Open Subtitles | دعنا نكتشف لمّ يقتل الناس بعضهم البعض بسبب هذا العصير |
Gene işe senin yüzünden geç kalacağım. Smoothie. | Open Subtitles | ستجعلني اتاخر عن العمل مرة أخرى العصير |
Birincisi, buzlu içeceği suratıma çarpmaya karar verdiğin anda yaptığın her şey beni ilgilendirir oldu. | Open Subtitles | أولاً, أي شيء تعمله أصبح من شأني عندما قرّرت رمي العصير البارد على وجهي |