ya da ona saygı göstermemiş olanlar, o zaman Tanrı'dan af diliyoruz. | Open Subtitles | أو رفض طاعتة و هو تحت قيادتة فاننا نسأل الغفران من الرب |
Bu merkezde,... öğrendiğimiz en önemli şey, Affetmek oldu. | Open Subtitles | بالمركز، إحدى الأشياء الأساسية التي نتعلمها هي الغفران |
Etrafında yeşeren dünyevi zevklerin görüntüsüyle kibri kırılan Lord Shiva da tanrıçaya boş bir kaseyle yaklaşarak yemek ve Bağışlanma için yalvardı. | TED | محرجاً لمنظر الملذات الدنيوية المزدهرة من حوله، إله شيفا بذاته اقترب إلى الإلهة بصحن خالي يتوسل الطعام ويطلب الغفران. |
Tövbe etmeliyim, merhamet dilemeliyim, affedilmeyi istemeliyim. | Open Subtitles | يجب عليّ أن أتوب و أصلي من أجل الرحمة و أطلب الغفران |
Ayrıca affedilmek ve hiç sevmediğim düşmanlarıma bile borcumu ödemek. | Open Subtitles | ولكن أيضا الغفران والتكفبر حتى بين أصغر أعدائي |
Yılın en kutsal gününde, Yom Kippur. | Open Subtitles | في يوم ما .. اليوم الأقدس في السنة .. يوم الغفران |
Hepimiz acıyı hissetmek ve bağışlanmak ve nihayetinde özgür olmak istiyorsak, suçlu hissetmeliyiz. | Open Subtitles | يجب ان نتمني جميعا ان نشعر بالذنب . كي نشعر بالالم . وان نطلب الغفران حتي نكون في النهاية احرار |
Fakat burada soru şu, af ve takdis adaletin yerini tutar mı? | TED | ولكن السؤال هو، هل يحل الغفران والخلاص محل العدالة؟ |
Sürekli af dilersek, bütün vaktimiz kilisede geçer. | Open Subtitles | لو ظللنا نطلب الغفران طوال الوقت سنمضى عمرنا كله فى الكنيسه |
ya da ona saygı göstermemiş olanlar, o zaman Tanrı'dan af diliyoruz. | Open Subtitles | فاننا نسأل الغفران من الرب و نسألة الغفران لمستر هولوم أيضاً |
Ancak Affetmek doğru ya da yanlışla alakalı değil. | Open Subtitles | لكنّ الغفران لا يتعلق بما هو صائب أو صحيح |
İşi siz domuzları affedilmeyecek şeyler yaptığınızda onları Affetmek haline çevirdi. | Open Subtitles | لقد جعل عمله ان يغفر لك أيها الحقير الغفران لك؟ بينما ما تفعله غير مغفور له |
Hayatımda ilk defa Affetmek bu kadar zor geliyor. | Open Subtitles | لأول مرة في حياتي يصعب علي الغفران |
Tedirgin olma piskopos. Bağışlanma istemiyorum. | Open Subtitles | لا تتوتر أيها الأسقف، فأنا لا أطلب الغفران |
Nasıl bir Bağışlanma arayışındasın Peder? | Open Subtitles | أي نوع من الغفران الذى تبحث عنه أيها القس؟ |
Bir bakıma, affedilmeyi denemiş olacağım. Herhangi birinizden daha bencil yapacak beni. | Open Subtitles | على أي حال, سأحاول شراء الغفران وهذا سيجعلني أنانياً مثل أي شخص منكم |
affedilmek istiyorsan, bunu oğlundan ve kendinden samimi şekilde istemen gerek. | Open Subtitles | لو اردتى الغفران يجب ان تكونى راغبة فى طلبه من ابنك و من نفسك |
- Dediğin gibi, Yom Kippur neredeyse geldi. | Open Subtitles | لماذا؟ حسنا، كما تقول، هو تقريبا يوم الغفران. |
Dünya'nın en kötü çocuğuyum, ve hak ettiğim son şey ise bağışlanmak. | Open Subtitles | أنا أسوأ صبى فى العالم و اًخر من يستحق الغفران |
Tüm bu affetme olayı, hep işe yaramayabilir. | Open Subtitles | لتحتفظ بكل الغفران. الأمر لا يفلح بتلك الطريقة. |
Bu yüzden, matbaa, baylar ve bayanlar, tamamen affedilme baskısı tarafından ortaya çıkmıştır ve okuma ile hiç bir ilgisi yoktur. | TED | إذاً المطبعة، سيداتي وسادتي، كانت مدفوعة في الأساس بطباعة الغفران ولا علاقة لها بالقراءة. |
Onlara göre birini Bağışlamak bir nimettir. | Open Subtitles | لأجلهم, من المهم الغفران هذا هو البَرَكة |
"İnsanları kabul et, bağışla ve sev." | Open Subtitles | اعتاد أن يقول 3 عبارات : القبول ، الغفران و الحب |
Merhamet ve bağışlama nedir bilmeden oradan, oraya dolaşıyor, düşmanlarının izini sürüyor ve gözünü kırpmadan, arkasında bir ceset bırakıyordu. | Open Subtitles | هي تبحث عن أعدائها دون أن تعرف معنى الغفران أو الشفقة، تتركهم جثثاً هامدة دون أن تلقي نظرة ثانية. |
Ona da yalan söyledim. Senden beni affetmeni istemiyorum ama onu affetmelisin. | Open Subtitles | كذبت عليه أيضا، لا أطلب منك الغفران لي لكن يجب أن تغفري له |
Sonra daha çok ağlayacağım ve beni affetmesini isteyeceğim. | Open Subtitles | ثم سأبكي بصورة أشد ثم سأطلب منه الغفران لي |
Senden beni bağışlamanı isteyemem. | Open Subtitles | لا استطيع ان اطلب منك الغفران |