aşırı su, cismi bu drenaj borularına doğru yolundan saptırır. | Open Subtitles | الماء الفائض يبقى هنا .في أنابيب التصريف هذه |
aşırı adrenalin kalp problemlerine ve nöbete neden olabilir. | Open Subtitles | الادرينالين الفائض قد يسبب مشاكل قلبية و نوبات |
Dışarı Taşan silikon ve trikoetilen, efendim. | Open Subtitles | السيليكون و التريكلورايثلين الفائض يا سيدى |
Üretim fazlası mısırla ilgili bir konferanstaydı. | Open Subtitles | كان لديه مؤتمر صحفيّ كبيرًا عن الفائض من الذرة. |
Gelir dağılımı herkesi daha iyi hale getirecektir - sadece fakir insanları değil - çünkü seçme fazlalığı bizi hasta ediyor. | TED | إعادة توزيع الدخل سيحسن من حال الجميع، وليس فقط حال الفقراء، بسبب هذا الفائض المفرط للخيارات لدينا. |
Bölgedeki marketlerden fazla yiyeceği topluyorlar ve %50'ye varan indirimlerle satıyorlar. | TED | فهم يسترجعون الطعام الفائض من محلات الخضار ويبيعونه بخصم يصل 50 بالمئة من سعره. |
diyorlar. Yani bunu indirimli fiyattan veriyorlar ve sonra nesnelerin internetiyle onları zaman içinde inşa edecekler, elektrik masraflarının üçte birini ödeyecekler ve fazlasını şebekeye geri satabilecekler. | TED | بالتالي هم يبيعونها بتخفيض، وبعدها سيقومون بصناعتها مستخدمين شبكة اتصال الأجهزة المادية مع مرور الوقت، وسوف يدفعون ثلث تكلفة خدمات الكهرباء ويمكنهم إرجاع الفائض مرة أخرى إلى شبكة الكهرباء. |
Ve senden de tam olarak istediğim Carol Grady'nin aşırı hasar sigortası parasıyla ne yaptığını bulman. | Open Subtitles | و اريدك أن تعلمي بالضبط ماذا فعلت كارول غرادي بمال التأمين الفائض, حسناً؟ |
Sonuçta, aşırı değerinde hayat bizim gibi insanlar için yaşam yapan şeydir. | Open Subtitles | بعد كل شيء ، الفائض هو ما يجعلنا نستحق حياة التعايش مع الناس. |
Diğer yandan fruktoz, başlıca karaciğer tarafından metabolize edilir ve karaciğeriniz bu tatlı, tatlı fruktozla aşırı yüklendiğinde, fazlalıklar yağa çevrilir. | TED | سكر الفواكه، من ناحية أخرى يتم استقلابه أساساً في الكبد، وعندما يثقل كبدك بسكر الفواكه الحلو جداً يتم تحويل الفائض إلى دهون. |
Yerel işçi ise çelik direk sayesinde aşırı kanama yaşamıyor ama ameliyathanede bile aşırı kan kaybını önleyemeyebilirim. | Open Subtitles | بالنسبة للعمل المواطن، الهيكل المعدني يمنعه عن النزيف حتى لو نقلناه لغرفة العمليات، سوف يكون من الصعب أن نمنع النزيف الفائض |
Bu iki faktör, yani aşırı nüfus ve yaşam tarzımız bir üçüncü faktörü tetikliyor, o da fosil yakıtlara olan bağımlılığımız. | Open Subtitles | إذاً هذان هما العاملَين الأولَين، الفائض السكاني وطريقة عيشنا تؤدّي إلى المشكلة الثالثة، ألا وهو الاعتماد على الوقود الأحفوري. |
Kötü haber de şu ki, bu ilk üç unsurun, yani aşırı nüfusun, aşırı tüketimin ve fosil yakıtlara bağımlılığının her birini çözmek on yıllar, hatta asırlar sürer. | Open Subtitles | الأخبار السيّئة هي، تلك العناصر الثلاثة الأولى، الفائض السكاني، الاستهلاك الفائض، والاعتماد على الوقود الأحفوري، ستحتاج كل واحدة منها لعقود |
Taşan keder... | Open Subtitles | ... الحزن الفائض |
Taşan öfke... | Open Subtitles | ... الغضب الفائض |
Tahminimce sen görsel veri topladıkça ihtiyaç fazlası bilgiler sinir ağı tarafından rastgele fotoğraflar olarak algılanıyor. | Open Subtitles | أعتقادي أن، كلما تتراكم عليك البيانات المرئية، الفائض يمكن تفسيره |
Bütçe fazlası veren bölge müdürleri, tasarruflarının %15'i kadar ikramiye alır. | Open Subtitles | مدراء الفروع الذين يصرفون أقل من الميزانية المخصصة يأخذون 15% من الفائض |
Ama Araf Bankası şu an ihraç fazlası mağazası. | Open Subtitles | ولكن المصرف من العذاب - هو الآن مخزن الفائض |
Her gün, geri kalanımız istemediği yiyecekleri çöpe atarken milyonlarca insan açlık çekiyor bu yüzden bu fazlalığı fakir insanların ellerine ulaştırabilecek bir yol bulmamız gerekiyor. | Open Subtitles | كل يوم يموت الملايين جوعاً بينما يلقى بقيتنا بطعام لا نريده لذا علينا أن نجد طريقة لتوصيل هذا الفائض |
Bu, neye dönüşüyor? Şöyle ki, Michelin yıldızlı restoranlardan atılacak olan fazla yiyecekleri topluyorlar, şimdi tüm artakalan yemekler ile daha düşük fiyatta başka bir restoranları var. | TED | حسنًا، لقد جمعوا كل الطعام الفائض من مطاعم "نجمة ميشلان" التي كانت ستُلقى، وبذلك أصبح لديهم مطعم آخر بسعر أقل بكثير، باستخدام كل بقايا الأكل. |
İlki, eğer daha çok para isterlerse ve bu aşırılığı biçimlendirip ödemesini yaparlarsa -- nereye ödeyecekler? Bu sorunu ele almak için işletilen bir fona -- hangi sorunu? | TED | الأول، لو أن هذا كلّف المزيد من المال ولكنه قلّل من ذلك الفائض ثم ضخّه -في ماذا؟- عملية تمويل من خلال أحد ما لحل مشكلة ما... ما هذه المشكلة؟ |