| Tek fark, bu sefer bedelini ödeyecek olman. | Open Subtitles | الفارق الوحيد هو أنك ستدفع الثمن هذه المرة |
| Hayır, Tek fark açık yol görebildiğim tek yerin orman olması. | Open Subtitles | لا, الفارق الوحيد هو أن الغابة هى المكان الوحيد الذى أستطيع رؤية طرقه |
| Şu anda aradaki Tek fark şu klapanız, alttaki düğmeye bağlanarak daha dinamik bir etki veriyor. | Open Subtitles | الفارق الوحيد هو أن الطيّة لديك، ستكون مربوطة بالزر السفلي، مما سيضفي مزيداً من التناسق. |
| Aramızdaki Tek fark, benimki para kazandırıyor. | Open Subtitles | الفارق الوحيد هو أن طريقتي هي ما تصنع المال |
| Tek fark,kimse bize birşey vermiyor. | Open Subtitles | الفارق الوحيد هو عدم وجود أحد يعطينا أيّ شيء |
| Tek fark, senin çizdiğindeki işaretler, orijinal dizaynının değişik bir varyasyonu. | Open Subtitles | الفارق الوحيد هو تلك العلامات على الخاتم الذي قُمتِ برسمه والتي تُعد إختلاف بسيط عن التصميم الإعتيادي |
| Tek fark, döndüğün gün, şirketimi Grayson Global'a karşı kaybettim. | Open Subtitles | الفارق الوحيد هو أنني خسرت شركتي بأكملها لصالح (غريسن غلوبال) يوم عودتك |
| Tek fark kadınlar. | Open Subtitles | الفارق الوحيد هو السيدات |
| Aradaki Tek fark biz gerçeğiz. | Open Subtitles | الفارق الوحيد هو... -أننا حقيقيان . |