Sen? Aslında, ben falafel yeriz diye düşündem ama. | Open Subtitles | في الواقع , انا كنت افكر في المزيد من الفلافل |
Caddenin ismi var. Ve büyük satış sloganı bir falafel standının üstünde olması. | Open Subtitles | والعرض المغري لبيعها أنها تقع فوق منصة لبيع الفلافل |
Bakın falafel ona nasıl yaramış. Üç adamla dövüştüğünü gördüm. Dişlerini döktü. | Open Subtitles | بفعل الفلافل الذي بداخله ، شاهدته و هو يضرب ثلاثة رجال و قد حطم جميع أسنانهم؟ |
Kati, modaya istinaden, Diana'ya, sarmal kıyafetleri nohut köftesi gibi gözüküyor derken bunu aslında bir iltifat olarak kullandığımı söyle. | Open Subtitles | ،كايتي ، تتولي أمور الموضة أخبري ديان أنني عندما قلت .. ان ملابسها تشبه الفلافل قدت ذلك كنوع من المجاملة |
Evet, nohut köftesi nedir biliyorum. | Open Subtitles | عظيم ، أرغب بشطيرة فلافل ضخمة مع سجق بيبروني وزيادة جبن نعم ، أعرف ما هي الفلافل |
Bugün falafel yemeği düşünüyorum. | Open Subtitles | حسنا، على سبيل المثال، هناك الغداء. اليوم أفكر في تناول الفلافل. |
falafel restoranında işi pişirdiğin adamım ben. | Open Subtitles | انا ذات الشخص الذي قابلك في مطعم الفلافل ، تتذكرين ؟ |
Evet. Gösteriye çıkarız, falafel yeriz, eve gideriz. | Open Subtitles | نعم , نجلس قليلا ونأكل الفلافل ثم نذهب إلى المنزل. |
falafel'ci adamla konuşmalıyız, belki şüpheli bir şey görmüştür. | Open Subtitles | يجب أن نتحدث الى بائع الفلافل معرفة ما إذا كان قد رأى أي شيء مريب |
Evet, şu travesti fahişe, jöleli şatla falafel yemiş ya hani? | Open Subtitles | نعم ، العاهرة ترانى الهُلامية ، الفلافل ؟ |
Eskiden bir şey vardı sizde, falafel ve waffleın bir kombinasyonu gibi. | Open Subtitles | لقد كان لديكم هذا الشيء الذي كأنه.. خليط من الفلافل والوافل |
Aslında biz falafel yemeye gelmedik. | Open Subtitles | إنيّ لم أقرر بعد. بالواقع , إننا لسنا هنا لأجلِ الفلافل. |
Çünkü aşağıda bir falafel kamyonu var. | Open Subtitles | لأن هناك شاحنة الفلافل في الطابق السفلي. |
Bir sürü falafel yiyorsun. | Open Subtitles | .وبالكثير من الغازات فقد أكلت الكثير من الفلافل |
Bu artık güneş enerjisi ve falafel'le çalışıyor. | Open Subtitles | هذا الان يعمل على الطاقه الشمسيه وسلطه الفلافل |
Ardından bana dedi ki, -Bunu daha dün gibi hatırlıyorum- Gerçekten harika bir insandı, fakat bana dedi ki: "Evlat okula git veya bir falafel (sebze köftesi) standı aç, | TED | كنت طفلا. وقال لي – أتذكر هذا كأنه حدث البارحة – لقد كان رجلاً عظيم، ولكنه قال لي، يا فتى إذهب إلى المدرسة أو قم بفتح عربة لبيع الفلافل |
Ama bana yok! Her gün humus ve pita! Ve bazen de, haftada bir, azıcık nohut köftesi! | Open Subtitles | لكن ليس أنا ، دائماً آكل حمص وطعمية وأحياناً مرة في الأسبوع القليل من الفلافل |
Çocuğun biri her gün nohut köftesi satmaya geliyor ve her gün de bu hacılardan biri bir ısırık alıyor, yarısını da çocuğun kucağına tükürüyor. | Open Subtitles | هذا الطفل يمر كل يوم لبيع الفلافل وكل يوم يأتي أحد هؤلاء الشيوخ ليأخذ قضمة ثم يريق نصفها في حجره |
Cumartesi akşamı biraz nohut köftesi yemeye ve bir şeyler içmeye çıkalım mı? | Open Subtitles | و نأكل الفلافل و نشرب المياه الغازيه؟ |
Söyleyeyim, dün geceden kalan birkaç yumurta ve Biber. | Open Subtitles | - .انها عبارة عن بيضتان مع الفلافل تركتها ليلة امس |
İçli köfte de en az o kadar egzotiktir Hetty. | Open Subtitles | " الفلافل " بدا يزداد غرابة بالنسبة لي |