Belki kraterin diğer tarafındaki kabuğa bir dron ateşleyebiliriz. | Open Subtitles | ربّما نستطيع تفجير صاروخ في القشرة عند الجانب الآخر من الفوّهة |
Onu görmek içinse aşağı inip kraterin içine girmem ve lava yakından bakmam gerekiyor. | Open Subtitles | وللتّحقق من ذلك، ينبغي عليَّ النزول داخل الفوّهة ورؤية الحِمم عن قرب. |
kraterin bir tarafında boşalıp soğuyarak koyu bir kabuk oluşturuyor. | Open Subtitles | إنها تتدفق على جانبٍ واحد من الفوّهة وتكّون غلافاً داكناً حالما تبرد. |
Eğer bugün çarparsa göktaşı krateri yaratabilecek bir göktaşı bir şehrin katili olurdu. | Open Subtitles | لو اصطدم اليوم فقد يعمل كويكب الفوّهة النيزكية على تدمير مدينة |
Ancak göktaşı krateri oluşturan göktaşı küçüktü. | Open Subtitles | لكن كويكب الفوّهة النيزكية صغير |
Yani, kraterin her tarafını kaplayan bu silahlı nöbetçiler varken erkeklerin nüfusu gençleştirmek adına başka bir yerden kratere gelebilmeleri çok zor. | Open Subtitles | و بتواجد هؤلاء الحرّاس المسلّحين في أرجاء الفوّهة يصعب على ذكور الأسود القدوم إليها من أماكن أخرى لإحياء هذه الجمهرة |
kraterin oyuğundan buraya doğru taşınmış. | Open Subtitles | التي ظهرت عندما تم نَقْب الفوّهة |
Rodney, kendi gözlerimle görebiliyorum, hemen o kraterin içinde. | Open Subtitles | (رودني)، أرى ذلك بنفسي إنها بداخل تلك الفوّهة |
Kadimlerin gerçekten kraterin içine mi inşa ettiğini yoksa çemberin zaman genişleme alanı sonucunda mı oluştuğunu anlamak zor. | Open Subtitles | لا نعرف إن بناها ((القدماء)) داخل الفوّهة... أو إن تشكلت الحافة نتيجة الحقل |