Bu dev kıvrımlar sel suyunun türbülansıyla oluştu. | Open Subtitles | هذه موجات عملاقة ، تشكّلت من مياه الفياضانات المضطربة |
sel öyle büyüktü ki, şu anda gezegende gerçekleşen hiçbir şey bu yıkımın boyutlarına ulaşamaz. | Open Subtitles | كانت الفياضانات هائلة ، حيث أن لا شيء يحدث في الكوكب اليوم يمكن أن يكون قريبا لحجم هذه الكارثة |
1953 sel baskınlarını yaşamış kişiler gittiler. | TED | وغادروا، عانوا من الفياضانات عام 1953. |
Yaban hayata ev sahipliği yapar ve sellerin önüne geçer-- | Open Subtitles | تعطينا الحياة البرية وتتحكم في الفياضانات |
babam sellerin arasından eve döndü kucağında bir bebek vardı. | Open Subtitles | والدي عاد للوطن من خلال الفياضانات برضيعة بين يديه. |
Beltchesoor'daki sel felaketi. bir düzine köyü yok etti | Open Subtitles | "الفياضانات فى "بلتشيسور دمرت عشرات القرى |
Rab yeryüzünde temizlemek için sel yarattı. | Open Subtitles | خلق الله الفياضانات لتطهير الأرض |
Jennifer Odem'in New Orleans'da Mississippi Nehri'nin kıyılarındaki gözcü masalar heykeli, Katrina sonrası sel sularının tehdidine karşı gardını almış ve zorluklara karşı gelmiş. Bizim de aynı şekilde olumlu şekilde hareket etme becerimiz var, olumlu değişimleri yapabiliriz. | TED | كما في منحوتة جنيفر أودم (Jennifer Odem) لحارس الطاولات الواقف على ضفاف نهر المسيسبي في ولاية نيو أورلينز، يقوم بالحماية من خطر مياه الفياضانات في أعقاب كاترينا والنهوض ضد الشدائد، لدينا ايضاً القدرة على التصرف بشكل إيجابي وإحداث التغيير الإيجابي. |