Muhtemelen Tanrı'nın oğlu olarak sonun yaklaştığını biliyordu ve söyleyeceğini hesaba katma fırsatı olmuştu. | Open Subtitles | بما أنهُ كانَ ابنُ الرَب رُبما علِمَ أنَ نهايتهُ اقتربَت و كانَ لديهِ الفُرصَة للتفكير فيما يقول |
Bunu söyleme fırsatı bulmana sevindim. | Open Subtitles | أنا سعيدة لأنه سُنحت لك الفُرصَة لتقول له ذلك |
Bunun için nedeni ve fırsatı vardı. | Open Subtitles | لديها الدافِع، الفُرصَة |
- Bu fırsatı berbat etmeyin. | Open Subtitles | - لا تُفسدوا هذه الفُرصَة |
Ama şimdi Keller'ın ölümüyle... bu fırsatı yitirdim. | Open Subtitles | و الآن معَ موتِ (كيلَر)... تلاشَت تلكَ الفُرصَة |