...kuponları umursamayan, paralarının yetip yetmeyeceğini umursamayan insanları. | Open Subtitles | ناس لا تهمهم القسائم الشرائية , سواء كانوا يستطيعون تحمل تكاليفه ام لا |
Peki öyleyse. Orada oturup şu kuponları kesebilirsin. | Open Subtitles | جيد، حسنا إذا يمكنكِ الجلوس هنا و قص هذه القسائم |
"...özel mahkumlar kupon alabiliyordu. Benim 2 kuponum vardı." | Open Subtitles | سجناء مخصوصين حصلواعلى تلك القسائم ، أنا حصلت على قسيمتين |
Ayrıca, giysilerine sıkıştırılmış bazı kuponlar bulduk. | Open Subtitles | كما أننا وجدنا بعض القسائم التي كانت محشوّة في ملابسها. |
Eğer gıda yardımı kuponu alman gerekiyorsa, git ve kahrolası kuponu al. | TED | إن احتجت إلى الحصول على قسائم معونة غذائية، احصل على تلك القسائم اللعينة. |
Ver! Hepsini, fişleri, her şeyi. | Open Subtitles | أعطي هذه القسائم .. |
Bana bir daha söyletme, o kuponların bugün gönderilmesi gerek. | Open Subtitles | لن أطلب منك مجدداً, يا صاح. أريد أن ترسل تلك القسائم اليوم. |
Doğru. Ya da karının tam iki saat boyunca markette süresi geçen kuponları almadıkları için dırdır ettikten sonra sen maçı açınca hiç konuşmadığınızı söyleyip ağladığından yakınabilirsin. | Open Subtitles | أجل، أو أنّ زوجتي تشتكي ساعتين من عدم قبولهم القسائم المنتهية في البقالة |
Belki de kadınlara özel bir şey, o işi bitirdikten sonra bana kuponları veriyor ve ben de kendimi iyi hissediyorum. | Open Subtitles | ربما هو أمر نسائيّ بحت, كل مرة بعد أن ننتهي و يعطيني تلك القسائم أشعر بالرضى عن نفسي |
kuponları alıp Charlie beni görmesin diye arkadan sıvışacağım. | Open Subtitles | أنا سآخذ هذه القسائم وسأتسلل من الخلف لكي لا يراني تشارلي |
Onu dışarı salıp kuponları kestirmeye kaptırdım kendimi. | Open Subtitles | انها غلطتي انا تركتها تخرج ومن ثم انشغلت بقص القسائم |
kuponları tararken sürekli yapılması gereken, dairesel hareketten dolayı, karpal tünel sendromu yaşadığınızı anladım. | Open Subtitles | أستطيع أن أرى أنّكِ تُعانين من مُتلازمة النفق الرسغيّ كنتيجة للحركة الدائريّة المُتكرّرة المطلوبة أثناء مسح القسائم. |
Gümrüğe girip buradaki 10 sentlik kuponları 50 dolarlarla değiştireceğiz. | Open Subtitles | نحنُ سندخلُ الجمارك و نغيّر القسائم ذات الـ100 وون، بـ أوراق الـ500 وون |
Katılırdım ama benim evimde makarna ve kupon kesme gecesi. | Open Subtitles | كنت لأوافق، ولكن الليلة هي ليلة المعكرونة وقصّ القسائم في منزلي |
kupon biriktirme de bir tür bağımlılık. | Open Subtitles | الإفراط باستخدام القسائم عبارة عن إدمان مثل أيّ شيءٍ آخر. |
Gecelerini benimle geçirmektense kupon peşide geçirmeyi tercih ediyordu. | Open Subtitles | تفضّل قضاء لياليها في جمع القسائم بدلاً من كونها معي. |
Pazarlık ve kuponlar, ödül olarak, dopamin salgılatır. | Open Subtitles | تبادل واِستخدام القسائم يُطلق الدوبامين كمُكافأة. |
kuponlar sayesinde çok tasarruf ettik. | Open Subtitles | وفّرنا الكثير من المال بتلك القسائم التي جلبتها. |
Pekâlâ, bencil olmamak ve başkaları için bir şey yapmak adına bu iki kuponu Dee'ye verip spa işini onun yapmasını öneriyorum. | Open Subtitles | حسناً لكي لا أكون متشائم.. وأفعل الهراء لأشخاص آخرين.. سأقترح بأننا نعطي القسائم الى ديي |
Bu yemek fişleri... | Open Subtitles | هذه القسائم .. |
İyi iş çıkardın, ama kuponların üstüne çok düşemem. | Open Subtitles | لقد كان عملكِ رائعًا، لكن حقًّا لا يمكنني الموافقة بشأن القسائم. |
Bilgilendirme paketleriniz, fişler içinde. | Open Subtitles | و ها هي حزمة معلوماتكم القسائم بالداخل |
Her şeyi kuponla aldığımız o dönemde kıyafetimizin olması büyük şans olurdu. | Open Subtitles | لحسن الحظ بأنه لدينا ملابس بينما الجميع على القسائم |
Dedim sana yemek kuponlarını sevmiyorum. | Open Subtitles | لقد قلتُ لك أنني لا أحب الشراء بواسطة القسائم |
Yemek kuponlarıyla alırız. | Open Subtitles | لا زال بإمكاننا استعمال تلك القسائم في المرّة المقبلة |