Bu çaba sağlığı iyileştirebilir ve tamamen yok etmese bile yoksulluğu azaltmakta rol oynayabilir. | TED | يمكنه أن يحسن الصحة, و يمكنه أن يلعب دور في تخفيض, ان لم يكن القضاء على الفقر |
Bu, gerek iklim değişimiyle ilgili olsun, gerekse yoksulluğu yok etmekle ya da doğal karşıladıklarımızı gelecek nesillere geri vermekle ilgili olsun; macerayla ilgili bir şey. | TED | وسواء أكان الأمر بخصوص التغيرات المناخية أم القضاء على الفقر أم إعطاء الأجيال القادمة ما حصلنا عليه كحق مكتسب، فالأمر مغامرة. |
Bu hedefler bize hayatımızın önemli anlarını ve fırsatlarını sunar. Şiddetli yoksulluğu sona erdirecek, herkesin yiyeceğe ve temiz suya ulaşabileceğini temin edecek fırsatlar... | TED | هذه الأهداف تضع نصب أعيننا فرص عصرنا، فرص القضاء على الفقر المدقع، لضمان أن كل شخص لديه حق الوصول إلى الغذاء والماء النظيف. |
İklim krizini halletmezsek eğer, Uganda'da yoksulluğa karşı savaşma planları çözülmeden kalacak. | TED | فخطط القضاء على الفقر في أوغندا تعتبر جدلية إذا لم نحل قضية المناخ |
Bu topluluklar literatürde, günde bir dolardan azla geçinen, yoksulluğa son veren programların hedefi olurlar. | TED | تلك هي المجتمعات الذي يتحدث عنها الأدب يعيشون على أقل من دولار واحد في اليوم، و أصبحت هى الأهداف من برامج القضاء على الفقر. |
Elektrik, su, yoksulluğu ortadan kaldırmak .. | Open Subtitles | الكهرباء, المياه, القضاء على الفقر.. |
yoksulluğu ortadan kaldırma. | Open Subtitles | القضاء على الفقر. |
Bunu nasıl kalibre ettiğimize örnek olarak burada Kalkınma Hedefleri'nin yoksulluğu kaldırma, sağlık, eğitim ve yiyecek konusuna ilişkin verileriniz var. | TED | الآن، أحد الأمثلة عن كيفية معايرة هذا، هنا لدينا (بيانات) لأهداف التنمية المستدامة حول القضاء على الفقر والصحة والتعليم والغذاء. |