Bilmiyoruz. Bütün bunları tartışıyo olmamız garip. Ama kömürü düşünürseniz, yanmış buğday taneleride böyle gözüküyor. Kömürden tamamen farklı değil. | TED | والذي يثير الفضول ونحن نناقش هذه الأمور. لكن مثلما تفكرون في الفحم، هكذا ستبدوا حبات القمح. ليس مخالفة تماما للفحم. |
Hafiz Esad'ın Suriye'yi kontrol altına almasıyla başladı. Ülkenin, buğday ve arpa gibi şeylerde kendine yetebiliyor olmasını istedi. | TED | عندما تولى الأسد مقاليد الحكم في سوريا، فقد قرر حينها أنه ينشد الإكتفاء الذاتي في أشياء مثل القمح والشعير. |
Çiftçilerin en iyi dostu. Koyunları ve uzun buğday tafrasının yanında. | Open Subtitles | أفضل صديق المزارعين، بالقرب من الأغنام و حقل القمح طويل القامة. |
Post Tostları, Corn Flakslar, Şekerli poğaçalar pirinç ve buğday kremi, tahıl unu. | Open Subtitles | كميات من التوست والكورن فليكس و السكر الأرز والدقيق القمح والزبد |
Bir avuç dolusu para yere atacağın bir avuç buğdaydan iyidir. | Open Subtitles | حفنة من النقود فى اليد شيىء جيد بالضبط مثل حفنة من القمح فى الحقل |
Bir buçuk saat ve buğday içeceğinden ve zencefil-kavun karışımından sonra... | Open Subtitles | ساعة ونصف، طلقتين عشب القمح وعصير الزنجبيل البطيخ في وقت لاحق، |
"Atıştırmalıklar"ın tüm kalorileri, endüstriyel ekinlerden yani buğday, mısır ve soyadan geliyor. | Open Subtitles | كل هذه الوجبات والسعرات الحرارية نوعية السياسات الزارعية هنا من القمح والذرة |
Daha geçen yaz, adam ambardayken iki ton buğday kazara tepesinden aşağı boşalmış. | Open Subtitles | في الصيف الماضي، ثمة شخص مجنون ألقى 4 آلاف باوند من القمح عليه. |
Çiftçi buğday hasadını topladıktan sonra samanı ateşe vererek ortalığı temizler. | Open Subtitles | بعد أن يحصد القمح يستخدم النار لتنظيف الحقل و حرقِ الهشيم |
Bugün menüde domates püresiyle birlikte fesleğenli buğday salatası var. | Open Subtitles | قائمة الطعام لليوم لدينا سلطة القمح والريحان مع حساء الطماطم |
Bizi tarladaki buğday gibi biçerler ve ikinci kez düşünmezler. | Open Subtitles | سيذبحوننا مثل القمح في الحقل، لن يفكّروا في هذا مرّتين. |
Sana buğday çimeni ve sığır eti kolajeni içeceği hazırladım. | Open Subtitles | لقد صنعت مشروب من عشب القمح وبعض بروتينات اللحم البقري |
Amerika Birleşik Devletleri topraklarına, sanki o topraklar, rüzgarlardan oluşan bir buğday tarlasıymış gibi bakıyor ve bu size gerçekten, Amerika Birleşik Devletleri'nin rüzgarlarına ne olduğu hakkında görsel bir imge veriyor. | TED | إنه ينظر إلى أراضي الولايات المتحدة كما لو كانت حقل القمح التي تم السيطرة عليها من قبل رياح والتي تعطي حقا لك صورة تصويرية حول ما يحدث مع الرياح في الولايات المتحدة. |
Meşe ağaçları, buğday tarlaları ve üzüm bağlarıyla muhteşem bir yer. | TED | إنها خلابة، بأحراش البلوط وحقول القمح وتكعيبات العنب. |
Ve bunlar buğday ve pirinç saplarıydı. | TED | كان هناك قش القمح, وقش الرز في المنطقة. |
Burada sanayiyi temsil eden kocaman bir dişli var, limanı temsil eden bir gemi var, ve kocaman bir buğday sapı mayalama sanayisine hürmetini sunuyor. | TED | يوجد تروس عملاقة ترمز إلى الصناعة و سفينة تعبر عن المرفأ ساق عملاقة من القمح. تكريماً لصناعة التخمير |
tahıl çuvalı taşır, biçerdöver sürer. | Open Subtitles | بإمكانه حمل أكياس القمح كما بإمكانه قياده اله الحصاد |
Evet, hayat bu. buğdayı hasat ederiz ve hasat ederken, onu öldürürüz. | TED | نحن اذا نحصد القمح وعندما نحصده .. فنحن نقتله |
Bu küçük başak soldan merkeze doğru... ...buğdayın atasıdır. | TED | السّنبلة الصّغيرة إلى اليسار في الوسط تُمثّل في الواقع أحد أسلاف القمح. |
Orası daha önce oynadığım Wheat Ridge. | Open Subtitles | هناك، القمح ريدج هو المكان الذي اعتدت على اللعب. |
Ve gelin kabul edelim, herkes kepekli ekmeğe geçmek istiyor. | TED | علينا ان نعي .. ان الجميع اليوم يتجه الى صناعة الخبز بحبات القمح الكاملة |
Temmuz sonunda yeşil bahçesi sarı Buğdaya dönüşür. | Open Subtitles | في يوليو ستصبح مزرعته صفراء مثل حقول القمح |
Özgürlüklerini Tahıllar takas ettik, | Open Subtitles | لقد بادلنا حريتهم ببعض القمح الذي نحتاج إليه |
Unutmadan, Buğdaylı makarna ve peyniri alıp içine yumurta beyazı ve havuç püresi eklersen sağlıklı bir yemeğin olur. | Open Subtitles | مهلاً , إذا أحضرتِ مكرونة القمح الكامل مع الجبن وألقيتِ فيها بياض البيض والجزر المهروس تكون وجبة صحية |
Tabi senin tahılın bizim haberimiz olmadan buraya gelmediyse. | Open Subtitles | أم ان القمح الخاص بك قد وصل إلينا، دون علمنا؟ |
Bu yüzden en az 10 torba buğdayla takas ederim. | Open Subtitles | لهذا السبب، فلا يمكنني أن أقبل ! بأقلّ من عشرة أكياس من القمح |
Bu taşıyıcılar, Taşlar'ın tüm medeniyeti yok etmesini sağlar. Tarladaki buğdaylar gibi. | Open Subtitles | يمكن لهؤلاء الحاملين أنْ يجزّوا حضارات بأكملها كما يُجزّ القمح في الحقول |
Adamları topladım ve tarlada çürümesi için buğdayları bırakıyoruz. | Open Subtitles | لقد كلمت الرجال للخروج وسنترك القمح ليتعفن في الحقول. |