Bu deniz kabuğu kraliçenin en değerli varlığıydı. | Open Subtitles | هذه القوقعة كانت أثمن ممتلكات كنوز الملكة |
Rom şişesi mi, deniz kabuğu şeklinde saat mi? | Open Subtitles | قارورة شراب الروم، أو ساعة القوقعة المنبهه |
Ama kaplumbağa hızının olduğu bir dünyada helezoni sedef kabuk Ferrari'ye benzer. | Open Subtitles | لكن طبقا لمقاييس السرعة في عالم البزاقات، فإن القوقعة العملاقة تماثل سيارة فيراري. |
Bu fiziksel kabuğun ötesinde beni düşünün | Open Subtitles | تحت هذه القوقعة الفيزيائية فإن أفكاري ستدوم. |
Çoğu koklear implant hastası enstrümanlar arasındaki farkı ayırt edemez. | TED | معظمي الذين خضعوا لزراعة القوقعة لا يستطيعون تحديد الفرق بين الأدوات الموسيقية. |
Sonunda ise,koklea'nın içine yerleştirilmiş bir elektrot dizisi gibi birşey elde ediyorsunuz. | TED | وفي النهاية , يجب تحقيق شيء من هذا القبيل حيث يتم إدخال نسق إلكترودي داخل القوقعة. |
Bu şeyin kabuğunun kırıldığını hayal edebilir misiniz? | Open Subtitles | تخيلوا لو أن القوقعة التي تعلو هذا الشيء تصدعت؟ |
Salyangoz erkeğin gerçekten güçlü olduğunu anlayabilmen için henüz çok gençsin! | Open Subtitles | أنت أصغر من ان تفهم ان الرجل القوقعة قوي بالفعل |
Midye kabuklarının altında, iyi kalpli "Yanlış Anlaşılan Martha"'mız. | Open Subtitles | مرة فى الشهر كان بيننا "سوف تفاهم يا " مارثا الفتاة طيبة القلب تحت القوقعة |
Deniz kabuğu kimdeyse güç onun oluyor ve konuşabiliyor. | Open Subtitles | صَدَفة و مَنْ يمتلك القوقعة يمتلك النفوذ و يستطيع التكلّم |
Eğer bu boş kabuğu satrançta yenebilirseniz bir peni size beş İmparatorluk şilini kazandıracak. | Open Subtitles | بنس واحد قد يربحك خمسة شِلنات امبراطورية هذا ان أمكنكم هزيمة هاته القوقعة الفارغة في الشطرنج |
Bu kabuğu bulduk, boyası bu duvardaki gibi. | Open Subtitles | لقد وجدنا هذه القوقعة بالقرب من الجدار. |
Avuç dolusu aynı resmi tekrarlayan bir sinema filminin üzerindeki bir kabuk. | Open Subtitles | القوقعة التي تُظهر صورة العاجز تُظهر ذات المجموعة من الصور |
Böylece kabuk gittikçe yukarıya çıkıyor. | Open Subtitles | لذا تُسحب القوقعة تدريجياً لأعلى |
Saat iki yönünde bir kabuk kırıcı var! | Open Subtitles | ثمة مُحطم القوقعة نحو اليمين! |
Azami denge için kabuğun birkaç açıdan tutturulması önemli. | Open Subtitles | إنه لمن المهم تأمين القوقعة من زوايا متعددة، بغية تحقيق أقصى درجات الإستقرار |
Deniz kabuğun yoksa gücün olmuyor. | Open Subtitles | و إنْ لمْ تكن القوقعة معك لن يكون لديك نفوذ |
Bu sert kabuğun altında hâlâ bir çocuksun. | Open Subtitles | أسفل تلك القوقعة لا تزال مُجرد فتى |
koklear implant kullanıcıları bu ikisi arasındaki farkı söyleyemezler. | TED | كلها أدوات مطردة. لا يمكن لمن خضع لزراعة القوقعة أن يعرف الفرق بين هاته الآلات الموسيقية. |
12 yaşımdayken, koklear implemantasyona giren Singapur'daki az sayıdaki insanların ilklerindendim. | TED | عندما كان عمري 12 سنة، كنت واحدا من الأوائل القلة في سنغافورة الذين خضعوا لزراعة القوقعة. |
Her yıl binlerce koklear implantlar, diyabetik pompalar, kalp pilleri ve defibrilatörler kişilere nakledilmektedir. | TED | كل سنة، يتم إجراء الآلاف من عمليات زراعة القوقعة مضخات مرض السكري، منظم نبضات القلب يتم زرعها في العديد من الأشخاص. |
Bunlar kulak zarının büyük hareketlerini koklea sıvısındaki basınç dalgalarına dönüştürür. | TED | تلك تحوّل الحركات الكبيرة لطبلة الأذن إلى موجات ضغط في سائل القوقعة. |
Bart'ın ayakları deniz kabuğunun benim olan tarafımda. | Open Subtitles | أقدام (بارت) على نصفي من القوقعة. |
Ama asimetrinin de oldukça önemli ve sandığınızdan daha yaygın olduğu ortaya çıktı, kemancı yengecinden kabukları tek bir yöne doğru kıvrılan Salyangoz türlerine kadar. | TED | لكن عدم التناظر أمر مهم، جداً، وأكثر شيوعاً مما تتصور، من سرطان البحر ذي المخلب الواحد والكماشة العملاقة إلى الحلزون ذي القوقعة التي تلتف بنفس الإتجاه دائماً. |
Gövdelerinin hemen sağında yer alan ufak bir kese vasıtasıyla ürerler; zira bu kese kabuklarının içinde olduğundan devamlı nemlidir ve oksijen absorbe edebilmektedir. | Open Subtitles | تتكاثر عن طريق وضع محافظ صغيرة على الجهة اليمنى من جسمها داخل القوقعة والتي تمتص الأوكسجين من الهواء بسبب رطوبتها الدائمة |