yakınlık göstermek bazen işe yarayan en iyi şeydir. | Open Subtitles | أحياناً يكون القُرب هو الغِذاء الوحيد المُجدى. |
Bu yakınlık, çok sıcaktır. | Open Subtitles | في هذا القُرب يكون حارًا |
Üçlü yakınlık sensörünü bozmadan. | Open Subtitles | لا تتخطى مستشعر القُرب. |
Güneşe bu kadar yakınken, bu kalkan seni güç bela korur. | Open Subtitles | بهذا القُرب من الشمس لن تجديك الدروع نفعاً |
Sam Donaldson'ın veya Andrea Mitchell'in bize gerçekleri sunduğunu görürüz, ama kamera bu kadar yakınken, kaşlarını kaldırmalarından, seslerindeki yükselmeden, röportaj yaptıkları kişi için hissettiklerini anlayabiliriz. | Open Subtitles | نَرى (سام دونالدسون) أو (أندرو ميتشيل) يُعطوننا الحَقائِق، لكن معَ وجود الكاميرا بذلكَ القُرب يُمكننا أن نَرى أيضاً مِن خِلالِ حاجِبٍ مَرفوع |
Bu kadar yakın bir yörüngedeki gaz devinin anlamı, bu canavarlar hareket edebiliyor. | Open Subtitles | العملاق الغازي الذي يدور بهذا القُرب يعني أن بوسع تلك العمالقة أن تتحرّك |
Aslında biz o kadar yakın değiliz. | Open Subtitles | لكننا لسنا بهذا القُرب |
Keşke normal kız kardeşler olsaydınız. Onlar asla bu kadar yakın olmaz. | Open Subtitles | أتمنى لو أنكُنَّ أخوات طبيعيات فلما كُنتنَّ بهذا القُرب |
İki geçit, bu kadar yakın mesafeden birbirini tuşlayamaz. | Open Subtitles | البوابتين لا يَستطعوا طَلب بعضهم البعض من هذا القُرب. |
O kadar da yakın değiliz, unuttun mu? | Open Subtitles | نحن لسنا بذلك القُرب. |