Şu Büyük ağaç tam oradaydı. Şimdi sadece şu küçük dal var. | Open Subtitles | الشجره الكبيره التى كانت هناك والآن لا يوجد سوى هذه الشجيره الصغيره |
Belediye üyesi ile olan Büyük buluşması için kendine çeki düzen veriyor. | Open Subtitles | لقد كان يجهز نفسه من أجل ليلته الكبيره مع رئيس مجلس البلديه |
Ölümünden sonra bile Rose üzerinde Büyük bir etkisi vardı. | Open Subtitles | حتى بعد وفاته , ألقى تماماً بظلاله الكبيره على روز |
Kimse noel için koca götlü hindi benzetmesi yapmaz. | Open Subtitles | نعم لا شي يشعرك بالكريسمس مثل مؤخره جرينش الحضراء الكبيره |
Amcamın koca kıçlı Cadillac'ını alacağım. | Open Subtitles | انا ونيك سنخرج سنستعير شاحنة عمي الكبيره |
Çatı katı tarzı kocaman bir dairede kaldık. | Open Subtitles | أقمنـا في تلك الشقـه الكبيره.. كانت مشابهه لـ الغرفه العلويـه |
Kadınların göğsü olunca seksi görünürler. Erkeklerin göğsü olunca Yaşlı görünürler. | Open Subtitles | النساء بالمفاتن الكبيره يبدون مثيرون أما الرجال فيجعلهم كبار فى السن |
Benim bütün sorunum basket topunun Büyük ellerimin küçük olmasıydı. | Open Subtitles | مشكلتي كلها مع كرة السله كانت الكره الكبيره, ايدي صغيره |
Bir sürü Büyük taş var kaldırması ve taşıması zor | Open Subtitles | هناك الكثير من الصخور الكبيره صعب تحريكها .. تحريكها للأعلى |
Bunlar gibi bir sürü Büyük kitabı kullanarak kendime yemek pişirmeyi öğrettim. | TED | علمت نفسي الطبخ بواسطة بعض الكتب الكبيره كهذه |
Büyük aileleri severim, ya siz? | Open Subtitles | في الاوقع , انا اؤمن بالعائلات الكبيره , وانت ؟ ؟ |
Ve Pinkerton Ajansı'ndaki Büyük beyinlerin, onun yakalanması için de bir planları var: | Open Subtitles | والعقول الكبيره في وكالة بينكرتون ,وجدوا خطة للقبض عليه |
Büyük gemilerin mürettabatını alıp onları denizaltılardaki yeni görevlerine göndermişti. | Open Subtitles | لقد قام بأحالة معظم البوارج الكبيره للتقاعد و إحالة الأطقم العامله عليها إلى الخدمه بسلاح الغواصات |
Gezegen mühendisleri. Havanın teneffüsü için Büyük atmosfer işlemleri düzenliyorlar. | Open Subtitles | مهندسو الكواكب يذهبون ويضعون معالجات الجو الكبيره |
Yetki alanına Büyük önem veren sensin. | Open Subtitles | انت الشخص ذو الخبره الكبيره فى الاختصاصت القضائيه |
Ogilvy ile Kivu, Büyük dişli bir fili en iyi orada bulacağına ikna ettiler. | Open Subtitles | اوجوليفى و كيفو اقنعوه بانها المكان الافضل للعثور على ذوى الانياب الكبيره |
Tıpkı o koca gözlü çocuğun tablosundaki gibi. | Open Subtitles | مثل الطفل ذو الأعين الكبيره بإحدى اللوحات المخملية |
O koca kafanla birlikte. Şu saçına bak. | Open Subtitles | مع كل هذه المؤخره الكبيره انظر الي حد شعرك. |
Bizim tutuklamamızı birkaç koca kıçlı memurun yapmasını mı izleyelim? | Open Subtitles | ماذا؟ ونترك ذو المؤخرات الكبيره يعتقلوننا |
Oradaki atlar koca gözlerini, biraz üzüntülü bir şekilde senin üzerine dikerler. | Open Subtitles | الخيول هناك تحدق بأعينها الكبيره بشيء من الحزن |
Yatağın ortasında kocaman bir şişkinlik olurdu ve yorganı açınca sanki orada olduğunu bilmiyormuş Büyük bir sürprizmiş gibi davranırdım. | Open Subtitles | يجرى ويختبئ تحت بطانيتى على سريرى هو فقط يكون كالكتله الكبيره فى وسط السرير .. و |