| Çözmemiz gereken çok şey var ve insanlara bizim hakkımızda yalan söylemeye devam edemem. | Open Subtitles | لكن ثمة الكثير للتفكير به، ولا أستطيع أن أكذب على الجميع بشأننا |
| Oturtman gereken çok şey vardı. | Open Subtitles | كان لديكِ الكثير للتفكير به |
| Ayarlanması gereken çok şey var. - Elbette. | Open Subtitles | هناك الكثير للتفكير به |
| Bunu iyice düşünmem gerek. | Open Subtitles | لدي الكثير للتفكير به |
| Bunu iyice düşünmem gerek. | Open Subtitles | لدي الكثير للتفكير به |
| Ama Düşünecek çok şey var. Akşam yemeği vermiyorsun, değil mi? | Open Subtitles | ولكن هناك الكثير للتفكير فيه لا تقدمين العشاء، صحيح؟ |
| - Düşünecek çok şey var. | Open Subtitles | هناك الكثير للتفكير. |
| Düşünecek çok şey var. | Open Subtitles | يوجد الكثير للتفكير به |
| Düşünecek çok şey vardı. | Open Subtitles | يوجد الكثير للتفكير به |
عربي 
إنجليزي 
فرنسي 
إسباني 
ألماني 
برتغالي 
تركي 