Performans alanında çok fazla zaman geçirmemizin bir sebebi de çevremizin sıklıkla, gereksiz biçimde, riskli olması. | TED | نقضي الكثير من الوقت في منطقة الأداء حيث ان البيئة تكون غالبا عالية المخاطرة بدون سبب وجيه. |
Henüz bunların cevabını bulamadık, ve bulmak için çok fazla zaman harcıyoruz. | TED | ونحن لا نملك الجواب على ذلك حتى الآن ، وننفق الكثير من الوقت في محاولة لهذا. |
Dolayısıyla, başka bir gezegende hayat bulmak kolay bir iş değil ve biz bunun üzerinde düşünmek için çok fazla zaman harcıyoruz. | TED | لذا ، إيجاد الحياة على كوكبٍ آخر ليست مهمةً سهلة ونمضي الكثير من الوقت في التفكير في ذلك. |
Yatırımcılar bulduk işi kurmak ve kadınları eğitmek için çok zaman harcadık. | TED | حصلنا على مستثمرين، وأمضينا الكثير من الوقت في بناء العمل وتدريب النساء. |
Neden her konuda rekabet etmek için, bu kadar zaman geçiriyorsunuz? | Open Subtitles | لماذا تقضون الكثير من الوقت في التنافس على كل شيء؟ لأننا... |
Barda o kadar çok zaman geçirdiğinden emin misin? | Open Subtitles | أنت بالتأكيد اضعت الكثير من الوقت في الحانات |
Kendimiz için bir şeyler seçerken çok fazla vakit harcarız ve yapabileceğimiz müşterek seçimlere çok az kafa yorarız. | TED | لقد قضينا الكثير من الوقت في اختيار الأشياء لأنفسنا و بالكاد تنعكس على الخيارات المجتمعية التي يمكننا القيام بها |
ama hissettim ki bu dili öğrenmek için çok vakit harcıyorum, neden sadece tanıtımını yapıyorum? | TED | ولكنّي شعرت بأنّي قضيت الكثير من الوقت في تعلم هذه اللغة، لماذا اقتصر عملي على الدعاية؟ |
Ben de aynı onun gibi olmak istedim. Bu yüzden hacker sohbet odaları ve online forumlarda çokça zaman geçirmeye başladım. | TED | وأنا أردت أن أكون مثلها، وبالتالي قضيت الكثير من الوقت في غرف دردشة المخترقين ومنتدياتهم. |
Bakıcılar, sevdiklerine bakabilmek için çok fazla zaman harcıyor ve sıklıkla onların aileleri ve ilişkileri zor duruma giriyor. | TED | يقضي العديد من مقدمي الرعاية الكثير من الوقت في رعاية أحبائهم لدرجة أن عائلاتهم و مقربيهم يعانون من ذالك الأمر. |
Mahkemede çok fazla zaman harcıyorsun. | Open Subtitles | لقد تم انفاق الكثير من الوقت في المحكمة. |
- Karavanda çok fazla zaman geçirmiyorsunuz degil mi? | Open Subtitles | أنت لا تقضين الكثير من الوقت في المقطورات أليس كذلك؟ |
Böyle konularda bazı sınırlar yaparak bu sınırları geçmeyeceğimize emin olarak sorumluluk almayacağımızı düşünerek çok fazla zaman geçirdik ve ben artık böyle yaşamak istemiyorum. | Open Subtitles | قضينا الكثير من الوقت في خلق هذهِ الحدود ونتأكد من أن لا نقتصر في مسؤوليتنا ولا أريد العيش هكذا بعد الآن |
Önümüzdeki iki hafta boyunca bu binalarda çok fazla zaman geçireceksiniz. | Open Subtitles | الاسبوعين المقبلين ، وأنت تسير أن يكون تنفق الكثير من الوقت في هذه المشاريع. |
SKÖ sadece halkla ilişkilerde iyi olmayı istiyordu ve bu da benim toplantılarda çok fazla zaman harcamama sebep oluyordu ve hastalarla ilgilenemiyordum. | Open Subtitles | فأصحاب المشروع أرادوا مجرد الدعاية ولقد قضيت الكثير من الوقت في المقابلات وليس لعلاج المحتاجين |
Kendisi ameliyat sonrası bakımı konusunda dünyadaki en iyi kanser merkezini bulmak için çok zaman harcadı. | TED | وبعدها أمضت الكثير من الوقت في البحث للعثور على أفضل مركز للسرطان في العالم لتحصل على الرعاية التابعة لها. |
Çocuklarımıza yabancılar hakkında bir şeyler öğretmek için çok zaman harcıyoruz. | TED | إننا نقضي الكثير من الوقت. في تعليم أطفالنا بشأن الغرباء. |
Okulda yazım öğrenmek için çok zaman harcıyoruz. | TED | لقد أضعنا الكثير من الوقت في المدرسة في تعلم قواعد الإملاء. |
Gezimize odaklanmak yerine neden başkalarının problemlerine endişelenerek bu kadar zaman harcıyoruz? | Open Subtitles | لماذا نقضي الكثير من الوقت في القلق حول مشاكل الآخرين |
Nina'ya video oyunlarında çalıştığımı söyledim ve şimdiden ofiste neden bu kadar zaman geçirdiğimi merak ediyor. | Open Subtitles | لقد أخبرت نينا بأنني أعمل بمجال صناعة ألعاب الفيديو وقد أصبحت تتسائل عن سبب قضائي الكثير من الوقت في المكتب |
Doğruyu yapmaya o kadar çok zaman harcadım ki sanırım gerçeklikten başka bir şeye ayıracak vaktim kalmadı. | Open Subtitles | قضيت الكثير من الوقت في فعل الصواب بحيث لم أبتعد عن واقعي تقريباً. |
Bea kafasını kitaplara gömerek o kadar çok zaman geçiriyor ki hayatın gerçekliği ona sert geliyor. | Open Subtitles | (بي) تمضي الكثير من الوقت في قراءة الرويات التي تظهر لها أن الحياة قاسية جدا |
Benzin istasyonlarında da çok fazla vakit geçiriyorum -- boş tren istasyonları. | TED | وكذلك، أقضي الكثير من الوقت في محطات الوقود -- محطات القطار فارغة. |
İşimde insanlarla kim olduğumuz, kim olmamız gerektiği ve iyileşmemizin nasıl göründüğü hakkında konuşmakla çok vakit harcıyorum. | TED | أمضي الكثير من الوقت في عملي في التحدث مع الناس عمَّن نكون، وما يجب أن نكون عليه وكيف تبدو سيرورة تعافينا. |
Evde çokça zaman geçirecek ve televizyonu o alırsa daha iyi olacağını düşündü- düşündük. | Open Subtitles | هي سوف تقضي الكثير من الوقت في البيت وهي اعتقدت كلنا اعتقدنا انه سوف الافضل لو انها اخذت التلفزيون |