geçmişte aranızda ne olursa olsun sizi çok sevdiğini söyledi. | Open Subtitles | قالت أنّها أحبّتك، بالرغم من كلّ شيء حدث بينكما في الماضيّ. |
Ne diye sırıtıyor böyle? Bana bak, artık geçmişte yaşayamazsın. | Open Subtitles | حسناً، أتعلم ماذا، لا يمكنكَ العيش في الماضيّ. |
- O ya duygusaldır veya geçmişte yaşıyor. | Open Subtitles | ! إمّا أنّه وجداني، أو أنّه يي في الماضيّ |
Seni görmek istemiyorum, Jasmine. Geçmişin geçmişte kalmasını istiyorum. | Open Subtitles | لا أريد أن أراك، (جاسمين)، الماضيّ قد أصبح ماضيّ |
Bu geçmişte kaldı. | Open Subtitles | ذلك أصبح في الماضيّ القديم |