çürüyen cesetteki gazların nedeni plastiğin genişlemesi. | Open Subtitles | حيث أصبحت معرضة لضوء الشمس والغازات من الجسم المتحلل سببت تمدد البلاستيك |
Ben karısını yarıp geçerken senin de bu çürüyen kocaya bakman gerekiyor. | Open Subtitles | أحتاجُكَ أن تعتني بزوجها المتحلل بينما أعاشر زوجته. |
Evet, herhangi birinin semptomlarının ölü, çürüyen et azlığından kaynaklanması pek olası değildir. | Open Subtitles | مِن غير المرجح بأن الأعراض ناجمة عن نقص باللحم المتحلل الميت. |
Ve bu acı veren, çürüyen aşk benimle senin o anlamsız hayatın arasındaki tek güzel şey. | Open Subtitles | أنا أحبكِ! وذلك الحب المؤلم المتحلل هو الوحيد بينكِ... وبين الأشياء التي تعيشي بها بقية يومك |
Hayır, korktuğum tek şey, benim el değmemiş iş alanımı bozan kokmuş, çürüyen bir ceset. | Open Subtitles | كلا، الأمر الوحيد الذي أخافه هو اللحم الآدمي المتحلل المتعفن... الذي يلوث مكان عملي النظيف! |