Küçük Parlak kayalar gibi hala parıldıyor. | Open Subtitles | تلألأ كالصخور الصغيرة المتلألئة |
Büyük, yanar döner gibi Parlak balona benzeyen, tek büyük bir gözü olan bir canavar. | Open Subtitles | ...لقد كان مثل، البالونة المتلألئة بعين كبيرة جداً |
Beyaz Huşu Yolu ve Parlak Sular Gölü için teşekkür ederim. | Open Subtitles | اشكرك على "درب البهجة الأبيض" و "بحيرة المياه المتلألئة" |
De ki, "Gözlerin cennetteki kızların gölündeki rengarenk zambaklar gibi parlıyor." | Open Subtitles | وقل لها أن عيناها تشعان كزهور الزنبق المتلألئة في بحيرة قصر الحوريات السماوية |
Ara sıra Işıldayan Hareketler'e olan bağlılığından şüphe ediyorum. | Open Subtitles | أحيانا أشكّ في ولائكِ لـ "الحركة المتلألئة" |
Dokuz Krallığın Parıldayan İncisi. | Open Subtitles | الجوهرة المتلألئة لممالك النيل |
Bir de Parlak şeyleri severler. | Open Subtitles | و الأشياء المتلألئة |
Parlak Sular Gölü. | Open Subtitles | "بحيرة المياه المتلألئة" |
Bu muhteşem şehir insanoğlunun icatlarıyla parlıyor! | Open Subtitles | هذه المدينة كالمجوهرات المتلألئة تعجباختراعاتالبشر! |
"Mumlar içeride parlıyor" | Open Subtitles | *الشموع المتلألئة في الداخل* |
Karşınızda "Işıldayan Hareketler". | Open Subtitles | أعضاء "الحركة المتلألئة" |
Parıldayan ışıkları | Open Subtitles | بأضوائها المتلألئة |