| Bu Üzücü haberi duyar duymaz, kötü zamanda kişisel olarak burada olmak istedim. | Open Subtitles | عندما سمعت بالأخبار المحزنة اردت أن أحضر شخصيا معكم في هذا الوقت الصعب |
| Afganistan'daki müdahalemize dair en Üzücü olan şeylerden biri önceliklerimizi uyumsuz bir şekilde belirlemiş olmamız. | TED | فواحدة من الامور المحزنة التي تؤطر تدخلنا في أفغانستان هو ان أولوياتنا لا تملك اي نسق من التنسيق المشترك |
| ve Üzücü gerçekse şu; dikkatimiz o kadar dağınık ki artık yaşadığımız dünyayla bağlantımızı koparmışız. | TED | والحقيقة المحزنة أننا مشتتون لدرجة أننا نحن لم نعد نشعر بوجودنا في العالم الذي نعيش فيه. |
| Acı gerçekse, uyuşturucuyu kontrol edince, şehri de kontrol edersin. | Open Subtitles | الحقيقة المحزنة هي أنك حينما تسيطر على المخدرات تتحكم بالمدينة |
| Acı gerçek şu ki, bir köpek burada diploma alabiliyor. | Open Subtitles | الحقيقة المحزنة هي أن الكلاب يمكنها الحصول على شهادة هنا |
| Üzücü gerçek şudur ki; ileride her beş Amerikalıdan en az biri yalnız olduğundan şikayet edecek. | TED | والحقيقة المحزنة هي أنه في أي وقت من الأوقات، أكثر من واحد من كل خمسة أميركيين يقر بأنه وحيد. |
| Aslında bu noktada Üzücü olan ise ABD'nin geriden gelmesi. | TED | أحدُ الأشياء المحزنة هي أن الولايات المتحدة ما زالت متخلفة فعلاً. |
| Üzücü olan şey en iyi ilaçları kullanmamıza rağmen çoğu akciğer kanser geri dönüyor. | TED | الحقيقة المحزنة أنه، حتى بأفضل العقاقير المتوفرة لدينا اليوم، معظم سرطانات الرئة تعود للظهور. |
| Istırap verici şeylerin... hissettiğin güzel şeylerden bir hayli fazla olduğunu anlaman... çok Üzücü, inan bana. | Open Subtitles | انه أمر محزن .. صدقيني عندما تدركين بأن الأمور المحزنة |
| Ah ne Üzücü günler, gelip geçen vahşiler.. | Open Subtitles | يا لهذه الأوقات المحزنة عندما يأتى أشرار |
| Hastanede çok fazla Üzücü şey görürsünüz. | Open Subtitles | سترى الكثير من الأشياء المحزنة في المستشفى |
| Ama işin Üzücü yanı şu ki hoş ve nazik bir bay olan Robert Kearns hepimizi geçersizliği ispatlanmış patentler için bu mahkemeye sürükledi. | Open Subtitles | لكن حقيقة الآمر المحزنة أن ، روبرت كيرنس الرجل الجيد والمحترم جرنا جميعاً الى قاعة المحكمة هذه من خلال براءة الآختراع التي أثبتت بطلانها |
| Üzülerek söylüyorum ki; çok Üzücü haberlerim var size. | Open Subtitles | أنا أعتذر لأنني سأقول أن لدّي بعض الأخبار المحزنة والفظيعة. |
| Acı gerçek şu ki, aşıları patojenin(mikrop) yol açacağı risklere göre değil, ekonomik açıdan ne kadar riskli olup olmadığına göre geliştiriyoruz. | TED | والحقيقة المحزنة هي اننا نطور لقاحات ليست مبنيةً على مسببات الأمراض التي يحتاجها الناس, وإنما على مدى المنفعة الاقتصادية لتطوير هكذا لقاحات. |
| Acı gerçeği söylemek gerekirse, tam olarak iktidarsızım. | Open Subtitles | ولكننى لم استطع ان استمتع بفتاتك الصغيرة، فأنا عاجز جنسياً .. وهذه هى الحقيقة المحزنة |
| Gerçek aşk için ölüyoruz, işte Acı gerçek bu. | Open Subtitles | نحن تجويع فقط للصداقة الحقيقية، وهذه هي الحقيقة المحزنة. أنا لا جوعا. |
| Hayır, dün gece bazı Acı verici semptomlarla karşılaştım şimdi de saat başı hayati belirtilerimi kontrol ediyorum. | Open Subtitles | لا, لقد واجهتُ بعد الأعراض المحزنة البارحة لذا أنا أتفحّص إشاراتي الحيوية كل ساعة |
| Benim için onun ölümüne ilişkin en Acı verici şey, onunla tanışamayacak olmam ve sanki arkadaşı olsaydım onu kendinden kurtarabilirmişim gibi geliyor bazen. | Open Subtitles | تعلم أعتقد أن الأشياء المحزنة فيما يتعلق بمونه هي أنه لن يكون بإمكاني مقابلته و أحس أني لو كنت صديقه |
| Tabii ki, insan can kaybı en Üzücü kayıp ... | TED | طبعاً، فقدان الحياة البشرية هي أكثر الخسارات المحزنة... |