reçel sürmek için kullandığım bıçağa uzun uzun baktığımı hatırlıyorum. | Open Subtitles | أذكر تحديقي بسكين الزبدة التي كنت أفرد بها المربى الفاخرة |
6 aroma varken duranlardan yüzde 30'u bir kavanoz reçel aldı. | TED | ومن الناس الذين توقفوا في حالة الستة لاحظنا ان 30 في المائة منهم قامو بالفعل بشراء المربى |
Hesaplamayı yaparsanız 24 değil 6 aroma sunulduğunda 6 kat daha fazla sayıda insan reçel satın alıyor. | TED | الان، اذا قمت بعمليات حسابية الناس يقومون بشراء المربى بستة اضعاف اذا قابلوا ستة انواع اكثر من اذا واجهوا 23 نوعا |
O reçeli yapmak için aylar boyunca şeker kuponlarımızı biriktirdik. | Open Subtitles | والسـكر قليل جدا،لذا فمنا بتوفير السكر لعدة شـهور لعمل المربى |
Dünyanın başka bir yerinden gelmesi, farklı bir türden olması ya da şu endişe verici Marmelat alışkanlığı hiç sorun değil. | Open Subtitles | لا يهم إذ أتى من الطرف الآخر للعالم أو أنه كائن من نوع مختلف أو أن لديه عادة مقلقة مع المربى |
Öyleyse neden sandığına reçelli çörek sakladın? | Open Subtitles | لأنك صبي مُقَزِزْ سمين يا جندي بايل لماذا أخفيت كعكة المربى داخل صندوق مُهِمَاتك إذاً ؟ |
Biliyor musun, kilerimde iki kavanoz reçel ve erik var. | Open Subtitles | تدرى، انا معى برطمانان من المربى و البرقوق على رف المؤن الخاص بى |
- Hayır! reçel olmaz. - Neler yapabileceğimi sana göstereceğim. | Open Subtitles | كلا، ليس المربى سأجعلك ترى الشخص الذي سأصنعه |
Onları reçel ile şişmanlatabiliriz. | Open Subtitles | يمكننا تسمينهم من المربى الناتجة من الأقدام القذرة |
Biliyorum, ve tek kat reçel mi olurmuş? | Open Subtitles | أعرف ذلك, و ليس هناك سوى طبقة واجدة من المربى |
Aslında biliyor musun, bu tam olarak buna uymadı çünkü reçel uzun süre dayanır... | Open Subtitles | في الحقيقة هذا لا ينفع كتشبيه لأنّ المربى يدوم لسنوات كثيرة |
Üstüne reçel dökmüştü ve yapış yapış olması onu çok korkuttu. | Open Subtitles | لقد سكبت المربى على نفسها وخافت من أن تصبح لزجة |
Kırık reçel kavanoz yüzünden oluşan yarayı gösterirken erkek benliğinin ne kadar karmaşık olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | بينما أريتهم الندبة التي جرحتني من علبة المربى المكسورة فكرت كم هو معقد التركيب الذكوري |
Yanan bina, bebek, ayı, fabrika, reçel? | Open Subtitles | . حادثة المبنى المحترق ، والطفل والدب ، و مصنع المربى |
Yani, orada kaç tane reçel çeşidi var biliyor musun? | Open Subtitles | أو لذيذ.أعني, هل تعلم كم نوع من المربى لديهم هنا؟ تعالوا.سنتأخر |
Yüzüne kocaman bir böğürtlen reçeli sürmek gibi bir şey yok dostum. | Open Subtitles | ليس هناك مايضاهي وضع وجهك وسط كمية كبيرة من المربى بلاك بيري |
- reçeli getir. Burnuna. Burnuna sür. | Open Subtitles | امسح المربى من أنفه وضعها على أنفه على أنفه، على أنفه |
Sen, Newark'ta yaşayan, örgü örüp, Marmelat pişiren, telefonlar eden, yaşlı bir kadınsın, daha fazlası değil! | Open Subtitles | أنت عجوز من نيوارك تنسجين, تصنعين المربى تتحدثين في الهاتف, هذا كل شيء |
Evet, reçelli turta yemiş ve meyve suyu içmişti. | Open Subtitles | نعم, لقد حصلت على كيكة المربى وعصير الفاكهة |
Aslında bu murabba babam için çok anlam ifade ediyor. | Open Subtitles | . بالواقع ، هذا المربى يعني الكثير لحياة والدي |
- Reçele bayılırım. - Koşuculara reçel yok. - Uzun zamandır göremedim seni. | Open Subtitles | أنا أحب المربى لا مربى للعدائين إذاً ، لم أراكَ منذ مدة كيف حالكَ؟ |
Belki öyle ama, reçelin bir son kullanma tarihi var. | Open Subtitles | حسناً ربما لا ولكن المربى يحتوي على انتهاء الصلاحية |
Sevimli bir pisi | Open Subtitles | شراب مع المربى و الخبز |
Bu akşam fıstık ezmesi ve jöle yiyeceğim. Artık FE ve J'ye paydos. | Open Subtitles | ،الليلة ، سآكل زبدة الفول مع المربى لن آكل الطعام السريع بعد الآن |
Ben kaçar, Dok. jöleli çöreklere pudra şekeri ekmem lazım. | Open Subtitles | علي الذهاب , حان وضع السكر على دونات المربى |
Reçelle birlikte aldığım kahveyi de bırakmam gerekti. | Open Subtitles | لقد استسلمت ايضاً عند القهوه تناولتها مع المربى |
Al, murabbanın tadına bak. | Open Subtitles | " خذ تذوق المربى " |