| Burunlarına ve boğazlarına Tuvalet kağıdı tıkayarak kendini öldüren hastalar gördüm. | Open Subtitles | سيدتي, لقد رأيت مرضى يقتلون أنفسهم عن طريق حشو ورق المرحاض في أنوفهم و حلوقهم |
| Tuvalet kâğıdını pencereye koyup yaktım. | Open Subtitles | وضعت أوراق المرحاض في النوافذ وأشعلت فيها النار. |
| - Komşunun evini fırtınadan önce Tuvalet kağıdıyla kaplayan sendin. Sonra annem seni yakaladı. | Open Subtitles | أنت من ألصق مناديل المرحاض في منزل الجيران قبل قدوم عاصفة رعديّة حتى كشفتك أمّنا. |
| on dolarlık uyuşturucuları tuvalete atan Her zaman enselediğim. | Open Subtitles | يرمي حقائب المال في المرحاض في كلّ مرةٍ أتيتُ أدقّ الباب. |
| Peki ya her gece beş kez tuvalete kalkmayı? | Open Subtitles | ماذا عن رحلات الخمس إلى المرحاض في كُل ليلة؟ |
| Madem bu kadar sıkıştın aşağıdaki tuvalete girsene! | Open Subtitles | استعملي المرحاض في الطابق السفلي إن كنت في حاجة ماسّة |
| Çizgi roman dükkanındaki Tuvalet ayrıcalığınızı kaybettiniz. | Open Subtitles | قضي الأمر، لقد فقدتم للتو امتيازات المرحاض في متجر القصص المصورة |
| Tuvalet karşıda. Kilidi bozuk. | Open Subtitles | إنّ المرحاض في الخلف و القفل مكسور |
| Oturma odamıza Tuvalet niye koydu ki bu? | Open Subtitles | لماذا سيدع المرحاض في غرفة المعيشة ؟ |
| Hapiste çok Tuvalet içkisi yaptık. | Open Subtitles | صنعت الكثير من كحول المرحاض في السجن "كحول يصنع في خزان المرحاض العلوي". |
| Sadece Khlav Kalash. Tuvalet kulede. | Open Subtitles | "كالف كلاش" فحسب المرحاض في البرج |
| Bildiğin gibi Tuvalet dışarıda. | Open Subtitles | المرحاض في الخلف كما تعرفين |
| - Dolapta yemeklerini banyoda Tuvalet eşyalarını hatta makinede çamaşırlarını bulduk. | Open Subtitles | طعامه في الثلاّجة، حاجيّات المرحاض في الحمام، -حتى بعض ملابسه في المجفف . -مُتطفل حقيقي . |
| Cennette tuvalete ihtiyacın olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | لا اعتقد انك سوف تحتاج الى المرحاض في الجنة |
| Neden evde tuvalete girmedin? | Open Subtitles | لماذا لم تستعملي المرحاض في البيت؟ |
| Telefonumu tuvalete düşürdüm. | Open Subtitles | حدث ماذا المرحاض في هاتفي أسقطت |