Yani, Irak'a kadar o kadar yol gittin ve hiç bir şey hissetmedin. | Open Subtitles | أعني, أنت قطعت كل تلك المسافة إلى العراق و لم تستطع الشعور بشئ |
Vegas'a kadar gelip bir çorap teslim etmek. | Open Subtitles | لقد أتيت كل هذه المسافة إلى "فيغاس" لتوصل جوارب. |
Bu kadar yolu bir hiç için geldik. | Open Subtitles | لقد أتينا كل هذه المسافة إلى هنا من أجل لا شيء |
Fit olmayan kişiler bitiş çizgisine olan uzaklığı daha iyi fiziksel görünüme sahip insanlara göre çok daha fazla olarak tahmin ettiler. | TED | في الواقع رأى الناس، الغير لائقين بدنيًا، المسافة إلى خط النهاية أكبر بكثير من أولئك الذين يتمتعون بهيئة بدنية أفضل. |
Sırf beni dönmeye ikna etsin diye birilerini tutup taa buralara yollamak ha! | Open Subtitles | تكليف شخص ليقطع كل هذه المسافة إلى هنا و يعيدني للوطن |
Fakat gezegenlere olan uzaklık, hatta en uzaktakine olan bile yıldızlar ve galaksileri de kapsayan geniş ölçeğin yanında ancak emekleme seviyesindedir. | Open Subtitles | لكن المسافة إلى الكواكب و حتى أبعدها ليست سوى خطوات طفل على مقياس كبير للنجوم و المجرات |
Aynı bilgiyi öğrenmek için bir sürü masraf ederek, oraya başka birini gönderecekler. | Open Subtitles | أن يرسلوا شخص كل هذه المسافة إلى هناك لينفق كل تلك الأموال من أجل بضعة إستنتاجات |
Steph'e evlenme teklif edebilir miyim diye sormak için karların içinde Bridgeport'a kadar gidişimi hatırlıyor musun? | Open Subtitles | أتذكر كيف أنني قدت تلك المسافة إلى (بريدغبورت) في الثلج لأطلب منه إن كان بوسعي زواج (ستيف)؟ |
Las Vegas'a kadar annen ile beraber geldin. | Open Subtitles | .أنتِ أتيتَ كل هذهِ المسافة إلى (لاس فيغاس) مع أمّك |
Sen Orson'a kadar geldin ve eve uğramadın. | Open Subtitles | (أنت قدت السيارة كل المسافة إلى (أورسن ولم تأتي لمنزلنا |
Ta Harlan'a kadar beni tehdit etmek için mi geldiniz? | Open Subtitles | قطعتم كل هذه المسافة إلى (هارلن) كي تهددوني |
İyi de, onca yolu bir sahil güvenlik eğitimi için uçmayı biliyor da seni görmek için birkaç saat araba kullanmayı kaldıramıyor mu? | Open Subtitles | حسنا، لكن، كما تعلم أنها سافرت كل هذه المسافة إلى هنا لبعض التدريب الخاص بـخفر السواحل ولا يمكنها أن تقود لبضع ساعات لتراك؟ |
İyi de, onca yolu bir sahil güvenlik eğitimi için uçmayı biliyor da seni görmek için birkaç saat araba kullanmayı kaldıramıyor mu? | Open Subtitles | حسنا، لكن، كما تعلم أنها سافرت كل هذه المسافة إلى هنا لبعض التدريب الخاص بـخفر السواحل ولا يمكنها أن تقود لبضع ساعات لتراك؟ |
Şerif'in karakolunun uzaklığı hesaba katılırsa yardımın gelmesinin 15 dakika süreceğini tahmin ediyorum. | Open Subtitles | على أساس المسافة إلى المحطة دائرة شريف، أقدر 15 دقيقة قبل أن الحصول على المساعدة. |
Bir de yaşadığımız yerden kapıya olan uzaklığı bilseydin sen de kısa yoldan giderdin. | Open Subtitles | لو كنت تعلم طول المسافة إلى الباب من بلدتنا -لكنت اخترت طريقاً مختصراً مثلنا |
Sırf beni dönmeye ikna etsin diye birilerini tutup taa buralara yollamak ha! | Open Subtitles | تكليف شخص ليقطع كل هذه المسافة إلى هنا و يعيدني للوطن |
Yani, alt kısım bir Tele ya da bir Strat olmak için çok kıvrık, ama... bir SG değil çünkü ilave parça etrafını kaplıyor, ve işte plakaya olan uzaklık. | Open Subtitles | القاع منحنٍ كثيراًَ بحيث لا يُشكل "تيلي" أو "سترات"، لكن.. ليس من نوع "اس جي"، لأن المشط يلتفّ ومن ثم توجد المسافة إلى صفيحة المقبس |
Aynı bilgiyi öğrenmek için bir sürü masraf ederek, oraya başka birini gönderecekler. | Open Subtitles | أن يرسلوا شخص كل هذه المسافة إلى هناك لينفق كل تلك الأموال من أجل بضعة إستنتاجات |