Bunlar neydi? Sarı hardal. Sarı hardalın içinde ne var? | TED | كيف كانا؟ مسطردة صفراء. ما الذى كان فى المسطردة الصفراء؟ |
Evet, evet. Soya sosu ve acı hardal ister misiniz? | Open Subtitles | نعم , نعم , اتريد صوص الصويا او المسطردة ؟ |
Ve böylece yedi farklı çeşit sirke, ve 14 farklı çeşit hardal ve 71 farklı çeşit zeytinyağınız oldu -- | TED | وهذا ما أدى إلى أنكم تجدون سبعة أنواع مختلفة من الخل, و 14 نوع مختلف من المسطردة, و 71 نوع مختلف من زيت الزيتون.. |
hardal bir hiyerarşi içinde bulunmaz. | TED | المسطردة لا تتواجد على هذا التسلسل الهرمي. |
Kesin hardalı düşürdüğüm gün yüzündendir. | Open Subtitles | أراهن أنه لأني سكبت برميل المسطردة |
Bu yüzden onlarca onlarca çeşit acı sos var ancak hardal için bu söz konusu değil. | TED | لهذا السبب هناك الكثير والكثير والكثير من أنواع الصلصة الحارة، وليس هناك العديد من أنواع المسطردة. |
Hayır, tamam. sadece bir kavanoz hardal yedim. | Open Subtitles | لا ،لا بأس تلقيت للتو برطمان من المسطردة |
Saltana hardal sosu aldım. Diğerleri biraz şüpheli görünüyordu. | Open Subtitles | حسناً، لقد أحضرت لك المسطردة بالتوابل لم أثق في المصدر |
Tek ihtiyacın olan üstüne biraz hardal ve biraz da ekmek, hop, aynen böyle. | Open Subtitles | تحتاج لقيل من المسطردة عليك مثل هذا وكعكعة صغيرة مثل هذا |
Kirl saç tutamın kızgın suratına yapışmış asık suratının orada birazcık hardal kalmış... | Open Subtitles | وخصلات الشعر الردئ تتشبث بوجهك الغاضب هناك بعض المسطردة تلجأ لخطوط عبوسك |
bir klasik, hardal ve mayonez artı biraz turşu ve soğan. | Open Subtitles | اذا كنت اتذكر جيدا المسطردة والمايونيز مع بعض البصل والتوابل |
Hani şu Ballı hardal'ın sözünü ettiği. Oraya gitmeliyiz. | Open Subtitles | دا اللي كان المسطردة بالعسل يقصده لازم ندخل جوا |
Şey, Ballı hardal atlayıp ölmeden önce bize Harika Ötesi'nin saçmalık ve tanrıların canavar olduğunu söyledi. | Open Subtitles | المسطردة بالعسل قال إن العالم التاني مجرد فسي وأن الآلهة وحوش |
Önceden iki hardal vardı. French'inki ve Gulden'inki | TED | أليس كذلك؟ كان هناك نوعان من المسطردة فرينشز و جولدنز . |
hardal, tıpkı domates sosu gibi yatay bir düzlemde bulunur. | TED | المسطردة تتواجد -فقط- كما تتواجد صلصة الطماطم,مستوى أفقي. |
Sadece farklı insanların beğendiği farklı hardal tipleri vardır. | TED | هناك -فقط- أنواع مختلفة من المسطردة تناسب انواع مختلفة من الناس. |
Pekala, oraya gidip, bunu yapmak istemiyorum sonra geri geldiğimde, ufak düzenbazlıklar yapacaksınız üzerine hardal dökmedin falan gibi. | Open Subtitles | حسناً، ولكن لا أريد القيام بذلك، ثم أعود وأجد ثغرة بسيطة... بأني لم أضع المسطردة... |
Aman tanrım, hardal burnumdan çıktı. | Open Subtitles | ياللهول, لقد خرجت المسطردة من أنفي |
hardal lekesi yeni modaymış zaten. | Open Subtitles | بقع المسطردة هى الموضة الجديدة |
Bu Ballı hardalı tekrar alamayacaklar. | Open Subtitles | دول مش هياخدوا المسطردة بالعسل مرتين |
Buyur, rahibe, biri sadece hardalı. | Open Subtitles | ها انت يا اخت مع المسطردة |