Saydığımız tüm bu sorunlar hakkında gerçek zamanlı bir bilgi akışı olduğunu hayal edin. | TED | تخيّلوا الحصول على بيانات فوريّة لكلّ من هذه المشكلات. |
Bu sorunlar üzerinde büyük ölçekte bir etki yapamıyoruz. | TED | نحن لا نستطيع الصعود بشكل كبير يؤثر فعلياً على هذه المشكلات |
Bir temsilci olarak hükümetin Kızılderililerle ilgili karşılaştığı sorunları görebiliyorum. | Open Subtitles | و باعتبار منصبي فأنا أرى المشكلات التي واجهها القسم الداخلي |
Ben psikolojiyi problem çözmede kullanabiliriz diyorum, problem olduğunu faketmediğimiz problemlerde bile. | TED | أنا أقترح اننا نستطيع ان نستخدم الاسلوب النفسي لحل المشكلات التي لا نستطيع ان ندرك انها مشكلات على الاطلاق |
Beni beladan uzak tutacak biri varsa o da sensin. | Open Subtitles | إن كان هنالك شخص سيبقيني بعيداً عن المشكلات فهو أنت |
Bu sorunlar ile başa çıkmak için gereken kaynakların kıtlığı gittikçe büyüyor. Bugün, son derece gelişmiş bir dünyada tüm bu mali sorunlar ile karşı karşıyayız. | TED | تأمين المصادر للتعامل مع هذه المشكلات هو فقط للنمو بالتأكيد في العالم المتقدم اليوم مع كل المشاكل المالية التي تواجهنا |
Burada, Amerikada yaşadığımız bazı sorunlar için ticareti suçlayanlar var. | TED | وقد أُلقي اللوم علي بعض التجارة لبعض المشكلات التي لدينا هنا في وطننا في الولايات الأمريكية. |
22 dakikalık sitcom dizileri, üç reklam arası ve bir kahkaha sesiyle olup biten sorunlar bekliyorsunuz. | TED | إنك تتوقع المشكلات الهزلية التي تنتهي في 22 دقيقة 3 استراحات إعلانية ووصلة من الضحك. |
Karmaşık bir dünyada var olan karmaşık sorunları çözemeyiz demeye çalışmıyorum. | TED | ولا احاول ان اقول انه من غير الممكن حل المشكلات المعقدة في هذا العالم المعقد |
Fakat bence bu benzerlikler toplumumuzdaki sorunları çözmede inanılmaz önemdeki araçlardır ve kim bilir, belki sonunda toplumumuzu ilerletmede de. | TED | لكن أظن أن تلك المقارنات هي أداة مهمة للتعامل مع المشكلات في مجتمعنا، وربما، في النهاية، تحسين حالته العامة. |
Partizanlıkta altın çağdı bu. Yani hiç olmazsa bir araya gelip ulusal sorunları çözmekte altın çağdı. | TED | كان هذا عصراً ذهبياً للتعاون، على الاقل في قدرة الاحزاب للعمل سوياً و حل المشكلات القومية. |
Bunun neden olduğu ilk problem olan hipertroidizm organ çok fazla hormon salgıladığında gelişir. | TED | أول المشكلات الناتجة عن ذلك هي فرط نشاط الغدة الدرقية، التي تحدث عندما ترسل الغدة الكثير من الهرمونات |
problemi çözmek ve kaldıraçları bulmak için ortak problem çözme tutkumuzu kullanalım. | TED | لنحكم شغنا بحل المشكلات. لنعلم ما هى تلك العتلات. |
Onu hep beladan uzak tutmaya çalıştım, ama bir kaç hafta önce eve geldiğimde uçmuştu. | Open Subtitles | ، حاولت أن أبقيها بعيداً عن المشكلات لكنّي، عدت إلى المنزل . منذ أسابيع لأجدها منتشيةً بالمخدرات |
Ağırlık kaldırır, kağıt oynar, başını derde sokarsın. | Open Subtitles | توصل المخدرات او تلعب القمار او تتورط في المشكلات |
Şimdi, bize sıkıntı verip duran şu adama gelelim. | Open Subtitles | طالما الرجل الذي سبب لنا بعض المشكلات مهتم بالأمر. |
Ama onun kaybı bizim kazancımız oldu. Avukatının sebep olduğu sorunun sonucu olarak, geçtiğimiz haftalarda Manwaring bizde kaldı. | Open Subtitles | لكن خسارتها كان مكسباً لنا بسبب المشكلات التي افتعلها محاموها |
Matematikçiler ve bilgisayar bilimcileri tarafından kapsamlıca araştırılan bir problemler sınıfı. | TED | وقد أُجريت دراسات مكثفة على هذا الصنف من المشكلات من قِبل علماء رياضيات وعلماء حاسوب. |
ve umarım değişim bu sorunların devam etmesinin sorumlusu enstitülerden gelir ve bunu durdurmaları için onlara yalvarıyorum, rica ediyorum | TED | و أتمنى أن يحدث التغيير من المؤسسات في القمة التي تحافظ على هذه المشكلات ، و أنا اسأل و التمس منهم ان يتوقفوا. |
Bu durumda, problemleri önleyen değil, onları saptayabilen bir bakış açımız olmalı. | TED | عليه لا نحتاج الى موقف نحل به المشكلات فحسب بل لتجنبها ايضا. |
Klasik ekonomi ile ilgili sorunlardan biri de tamamen gerçeklikle dolu olmasıdır. | TED | و أنا أعتقد ان احدى المشكلات المتعلقة بالاقتصاديات التقليدية هو بالطبع الانشغال بالواقع |
Öyleyim. Benim de sorunlarım oldu, ama bunlar "bizim" sorunlarımız olmalıydı. | Open Subtitles | انا لدى جانبى من المشكلات التى من المفترض ان تكون مشكلاتنا |
Engizisyondan beri bu problemlere bireysel düzeyde çözüm arıyruz. | TED | ومنذ بدأت محاكم التفتيش، بدأنا بالتعامل مع المشكلات على المستوى الفردي. |
Online suç yüzünden problemlerle karşılaşacağımız için endişeliyim. | TED | انا قلق اننا نجرى الى داخل المشكلات بسبب الجريمة الالكترونية |
Birçok belaya neden oldular. Kontrol etmesi zordur, birden alevlenirler ve çok enerji tüketirler. | Open Subtitles | فهي تسبب الكثير من المشكلات وصعب التحكم بها، وهي تتوهج |