Işıkları kapattık, ve tüm havayı dışarı çıkartarak bir vakumun içine koyduk, sonra mutlak sıfıra çok yakın bir dereceye kadar soğuttuk. | TED | ابعدنا الانارة .. وقمنا بسحب الهواء وتبريد الجهاز الى درجة واحدة فوق الصفر المطلق |
Ama insanlara umut duygusunu verdiğiniz zaman, mutlak imkansızlığı eritmeye başlıyorsunuz. | TED | لكن حينما تمنح الناس الشعور بالأمل، فإنك تذيب إحساسهم المطلق باستحالة الامر. |
Onlar fizik laboratuvarlarında: Litrelerce gaz mutlak sıfırın sadece birkaç derece üstünde tutuluyor. | TED | بل موجودة في مختبرات فيزيائية: للسحب الغازية درجة حرارة أعلى من الصفر المطلق بكسور. |
Ve yaşamın, evrenin ve her şeyin nihai sorusunun yanıtı, kesinlikle 42'dir. | TED | والإجابة على السؤال المطلق حول الحياة والكون وكل شيء هو بالتأكيد 42. |
Ve hemen diğer tarafı, Sonsuz Karanlık'ın Kalesi. | Open Subtitles | و فقط على الجانب الآخر قلعة الظلام المطلق |
Üç olay yerinde de Tetikçi silahını bırakıp gitmiş. | Open Subtitles | اماكن القتل الثلاث المطلق يترك المسدس في مسرح الجريمة |
Kızgın ve usanmıştım, ancak en önemlisi, tam anlamı ile çaresiz hissediyordum. | TED | كنت غاضبة و محبطة و الأهم من ذلك كله شعوري بالعجز المطلق. |
- Çünkü annen beni kötü kalpli boşanmış Baba gibi göstermekten hoşlanıyor. | Open Subtitles | لأن والدتُك تحُب أن تجعلني الأب المطلق الئيم |
Dünya kızılötesi ışınım yayar çünkü mutlak sıfırın üzerindeki herhangi bir sıcaklığa sahip olan tüm nesneler yayar. | TED | تنبعث من الأرض الأشعة تحت الحمراء لأنّ الضوء ينبعث من كلّ جسمٍ له حرارة فوق الصفر المطلق. |
Evrenin en geniş kara delikleri 10 ila 17 kelvin arasında bir sıcaklık yayıyor, ki bu da mutlak sıfıra çok yakın. | TED | إنّ أكبر الثقوب السوداء في الكون تعطي درجة حرارة حوالي 10 مرفوعة إلى الأس -17 "كلفن" وهي قريبة جدًّا من الصفر المطلق. |
Doğası gereği sadece bir tek gerçeklik vardır, özünde bir mutlak varoluş, çünkü bu mutlaklık, herşeyi ile, tektir, tek ve mutlak. | TED | و هناك حقيقة واحدة فقط ، كيان مطلق واحد، لأن المطلق هو ، بحكم التعريف ، واحد ، والمطلق والمفرد. |
Tanrının tasviri mutlak varoluştur, mutlak bilinç, bilgi ve bilgelik ve mutlak şefkat ve aşk. | TED | هي الكيان المطلق الوعي المطلق والمعرفة والحكمة والرحمة والحب المطلق. |
Elbette, mutlak şekilde karşımıza dikilir arkadaşlık. | Open Subtitles | نعم، حينها تكون قد دخلت في الحيز المطلق و ? |
"Ama bu yüzden mutlak bir şekilde içine kapanık bir hayat yaşıyorum." | Open Subtitles | ولكن لذلك كنت قادرا على الحياة بالعزلة من النوع المطلق |
Öyleyse mutlak gerçekçilik yönünü ondan almışsın, değil mi? | Open Subtitles | إذن ما عندك من إحساس بالتأكد المطلق مستمد منه. أنا متأكد أنني لا أعرف ما تعنين. |
Ama itiraf etmeliyim ki mutlak hakim olmak güzel bir duyguymuş. | Open Subtitles | ولكن يجب ان اعترف اني اشعر بشعور جيد ان اكون الحاكم المطلق |
nihai Soru'yu öğrenebilmek için burada çok uzun zaman harcadık. | Open Subtitles | قضينا الكثير من الوقت على كوكبكم بحثاً عن السؤال المطلق |
Ölümlü ailene karşı attığın her adım nihai amacımızdan seni uzaklaştırıyor. | Open Subtitles | كل خطوة تخطينها نحو عائلتكِ البشرية تبعدكِ خطوة عن هدفنا المطلق |
Ama... Sonsuz İhtimalsizlik Motor'unun bile koordinatlara ihtiyacı vardır şans eseri edindiğim koordinatlara. | Open Subtitles | لكن حتى دافع اللا إحتمالية المطلق يحتاج إلى منسق |
Tetikçi, kıza vurmuş, sonra da bagaja atıp tüymüş. | Open Subtitles | ،هذا المطلق ضربَ هذهِ الفتاة ،وألقى بها في صندوق السيارة |
Robert Friedman: Biliyor musun, bu aslında garip, çünkü bunu ilk duyduğumda aslında bu bir izleyici kitlesi için tam anlamıyla en üstün saygı gösterisi. | TED | روبرت فردمان: هذا مضحك لأني عندما سمعت به أول مرة فهذا يعبّر عن الإحترام المطلق للجمهور |
Gelelim benim favorime, boşanmış Mutlu Erkek. BOŞANMIŞ MUTLU ERKEK Şu gülümsemeye bakın. | Open Subtitles | المطلق و الاسعد منهم جميعا انظر الى هذه الابتسامه |
Dünya'da yeryüzünü tamamen değiştirmeyi başardı. | TED | وقد عمل ذلك في المطلق على إعادة تشكيل سطح كوكب الأرض. |
Korkarım Saf kalpli birinin kalbi kötülüğü besler. | Open Subtitles | أعتقد أن هزيمة الشر المطلق تتطلب رجلاً بقلب نقى |
Bayan Tanaka teşkilatın başına geçmeden önce diğer liderler ondan kesin bağlılığını göstermesini istediler. | Open Subtitles | قبل أن تصبح قائدة المنظمة طلب باقي القادة إخلاصها المطلق |
Neticede, koşulsuz dürüstlük diye bir şey yok. | Open Subtitles | على العموم، ما من شيء يدعى بالاخلاص المطلق |