Tamamlanmamış realitenin... ..ontolojisi aracılığı ile, sinema gerçek anlamda modern bir sanattır. | Open Subtitles | يتجسد في وجود الواقع غير المكتمل ما يجعل السينما فن شديد المعاصرة |
Böyle bir sahneyi göz önüne alın, modern bilgisayar-vizyonu algoritması burada bir kadın var ve bir köpek var diyebilir. | TED | فعلى سبيل المثال، إن آلخوارزمية المعاصرة الحاسوبية الإبصار بإمكانها إخبارك ان كانت هناك امرأة و كلب. |
Bu da modern ebeveynliği daha karışık yapan şeylerden biri. | TED | وهذا أمر آخر يجعل من الأبوة المعاصرة محيرة جدًا. |
İlk bakışta Lovecraft'in çağdaş New England'ında geçer gibi görünürler. | TED | للوهلة الأولى، تظهر أنها وُضعت داخل لافكرفت نيو انجلاند المعاصرة. |
Asperger’in öğrenme farklılıkları olan çocukların eğitimi hakkındaki fikirleri bugünün çağdaş standartlarının bile ilerisindeydi. | TED | تعتبرأفكار أسبرجر حول تعليم الأطفال الذين يعانون من صعوبة التعلم متقدمة وفقاً للمعايير المعاصرة والحديثة. |
Bugün, balinaların sularımızda yüz yüze kaldığı daha modern ve baskıcı problemleri ele almaya ihtiyacımız var. | TED | علينا مواجهة المشاكل والضغوطات المعاصرة التي تواجهها هذه الحيتان في مياهنا الآن. |
modern politikanın en önemli faktörleri devletler ve milletlerdir. | TED | العناصر الأكثر أهمية في السياسة المعاصرة هي الدول والأمم. |
Ve bu modern toplumların paradoksudur. | TED | و يعتبر هذا من مفارقات المجتمعات المعاصرة |
modern pazarlar, günümüzdeki durgunlukları yönetmeyi daha çok zorlaştırarak daha karmaşık hale getiriyor. | TED | الأسواق المعاصرة أشد تعقيدًا، مما يجعل الكساد المعاصر أيضًا عصيًا على التتبع. |
modern savaşların ön cephelerinin izole edilmiş savaş meydanları değil, insanların yaşadıkları yerlerin tam ortasında olduğunu gördüm. | TED | لقد رأيت أن الخطوط الأمامية للحروب المعاصرة ليست في ميادين القتال المعزولة، لكن بالقرب من حيث يعيش الناس. |
Hocanla ilişkin var! "Batı İnsanının modern Bunalımları" dersini veren adamla. | Open Subtitles | كنتِ على علاقة مع أستاذك في الكلية ذلك الغبي الذي يدرس المادة غيرالمقبولة منطقياً الأزمة المعاصرة عند الرجل الغربي |
modern insanoğlu ihtiyaçlarını doğrultusunda ilkim değişiklikleri yapabilecek kadar gelişti. | Open Subtitles | البشرية المعاصرة تقدمت كثيراً بحيث يمكن أن تؤكد بأن الرجل يمكنه أن يؤثر على المناخ ويغيره |
Hindistan'da o olmadan modern hayatın imkansız hale geleceği bir keşfi öğrendim. | Open Subtitles | يستحيل تخيل الحياة المعاصرة من دونه. لذا نحن هنا في واحد من مواقع الرياضيات المقدسة حقاً في العالم. |
50'li yılların sonunda, 60'lı yılların başında sınırları zorlayan ve modern kadını yaratan sıradan kadınlar. | Open Subtitles | في كل يوم امرأة من ال 50 وال 60 بانهم ثاروا واخترعوا درب المرأة المعاصرة |
Kusursuz olması için, müzik, şarkı söyleme, resim, dans ve modern diller gibi konularda çok bilgili olmalı. | Open Subtitles | لا بد أن تعرف الموسيقى، الغناء الرسم، الرقص و اللغات المعاصرة لتستحق الكلمة |
Kusursuz olması için, müzik, şarkı söyleme, resim, dans ve modern diller gibi konularda çok bilgili olmalı. | Open Subtitles | لا بد أن تعرف الموسيقى، الغناء الرسم، الرقص و اللغات المعاصرة لتستحق الكلمة |
Güneş'in üst yüzeyi patladığında modern teknolojiye neler olacağı konusunda çok şey öğreneceğiz. | Open Subtitles | علينا أن نتعلم كل شئ مما يمكن أن يحدث لتقنياتنا المعاصرة الحديثة حين تُعبر الشمس عن قوتهـا |
çağdaş edebiyat eserlerinin bazılarında anti-kahraman, ana karakter olabiliyor. | TED | إن اللابطوليين هم الشخصيات الرئيسية في بعض أعمال الأدب المعاصرة |
Butler sık sık eserlerine çağdaş haberleri de dahil eder. | TED | بتلر غالبًا ما تضمنت الأخبار المعاصرة في أعمالها الكتابية. |
Biliyorsunuz ki benim için, Londra'dan elime geçen bir broşür çağdaş kölelik yöntemleriyle ilgilenmemi sağladı. | TED | تعلمون بالنسبة لي، الاهتمام بالأشكال المعاصرة من العبودية بدأ بمطوية صغيرة التقطتها في لندن. |
Çarşamba akşamı, çağdaş öykücülük hakkında bir konferans tertipledik. | Open Subtitles | ليلة الأربعاء، سنقيم محاضرة صغيرة عن الرواية المعاصرة |
Günümüz politikasının ayrım noktası küreselleşmeyi benimseyenler ile küreselleşmeden korkanlar arasında. | TED | خط الصدع في السياسة المعاصرة يتمثل بين أولئك الذين يحتضنون العولمة وأولئك الذين يخشونها. |