| Bizim zamanımızda, dijitalleşme var. bilginin fiziksel kütlesini soyup çıkarıyor, bu yüzden şimdi bilgiyi kopyalamanın ve paylaşmanın maliyeti neredeyse sıfıra yakın. | TED | لدينا في أيامنا هذه الثورة الرقمية التى جردت كل شئ من الغموض .. فأصبح الحصول على المعلومة لا يكاد يكلف شيئاً الآن. |
| Tırnak içinde söylüyorum, "bu hafta sonu takımımız kazanacak" ve biz bu bilgiyi sadece haklı çıktığımız nadir zamanlarda hatırlayacağız. | TED | نعلم أن فريقنا سيربح في عطلة نهاية الاسبوع هذه ونتذكر فقط هذه المعلومة في المرات التي نكون فيها على صواب |
| Samuel Prometheus'un sabote edileceğini biliyordu... ve bu bilgi onu öldürdü. | Open Subtitles | سامويل كان يعلم ان بروميثيوس خُربت. وهذه المعلومة السبب في قتله. |
| Hükümetin silahlardan haberi var. Ellerinde bu bilgi varken, boş durmazlar. | Open Subtitles | تعلم الحكومة بأنه لدينا هذه الأسلحة ولن يجلسوا مكتفين بتلك المعلومة |
| bilginin değeri, onu kullanacağınız fırsatların sayısıyla orantılı olarak artar. | TED | كلما ارتفعت قيمة المعلومة كلما أصبحت فرصة استخدامها متاحة أكثر. |
| Kocam biyopsiye ihtiyacı olduğunu söyliyor ve bu bilgiyi benden saklamış. | Open Subtitles | أخبرني زوجي أنه بحاجة لتحليل فقط وقد أخفى تلك المعلومة عني |
| bilgiyi bir kenara bırakmanın kötü bir fikir olacağını düşünmüyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد أن هناك من ضرر لو ابلغتهم هذه المعلومة |
| Bağışlayın Sayın Başkan ama, bu bilgiyi delegasyonla paylaşmanız, paniğe yol açar. | Open Subtitles | مع احترامي، سيدتي الرئيسة اشراك تلك المعلومة مع المبعوثين قد ينشر الذعر |
| Eğer bilseydi o bilgiyi de atlası aldığı şekilde polise verirdi. | Open Subtitles | لكان قال هذه المعلومة للشرطة لقد اشترى هذه الخرائط بشكل مجهول |
| Başkanlıktan alınma davasını düşürecek kadar bilgiyi hangi cehennemde buldun? | Open Subtitles | كيف حصلت على تلك المعلومة بحق الجحيم لانهاء الاتهام ? |
| Bize yanlış bilgi verdi ki adamları daha biraz daha fazla zaman kazansın. | Open Subtitles | بلا شك، لقد أعطتنا المعلومة الخاطئة لتمنح لمعاونيها مزيداً من الوقت للتحرك بحرية |
| Ya bunu yapanlar içeriden ya da dışarı bilgi sızdırılmış. | Open Subtitles | هذه عملية داخليّة، أم أنّ ثمّة من باع تلك المعلومة |
| Bu bilgi oğlunu incitmez eğer incitiyorsa bu benim için ilişki sayılmaz. | Open Subtitles | تلك المعلومة لن تؤذي طفلك وان فعلت, فهذه العلاقة ليست جيدة لي |
| Soruşturmanın şu aşamasında herhangi bir bilgi vermemek daha iyidir. | Open Subtitles | في هذه المرحلة مِن التحقيق، يُفضّل ألّا أبوح بتلك المعلومة. |
| Herkesin göremeyeceğinin farkındayım, ama yürekten bakınca, insan çok fazlasını görebiliyor, her ne kadar bu bilgi senin için önemsiz olsa da.. | Open Subtitles | أن أعلم أن الجميع لن يستطيع رؤيتها ولكن من لديه قلب, يستطيع رؤية الكثير على الرغم من عدم أهمية تلك المعلومة لك |
| Sen de onun gibi bu bilgiye neden ve nasıl ulaştıklarını öğrenmek istemelisin. | Open Subtitles | يجب عليك معرفة كيف و لماذا حصلوا على تلك المعلومة بنفس القدر مثلها. |
| İpucu bulmak için bir adamın kolunu kırdım. Böylece küçük kızın bulunduğu yere gittim. | Open Subtitles | كسرت ذراع الرجل لأحصل على المعلومة التي دلّتني على مكان الفتاة المفقودة |
| - Tüyo için teşekkürler, patron. - Hepsi bu değil. | Open Subtitles | شكراً على المعلومة , يا زعيم هذا ليس كل شئ |
| Bu bilgileri uyumlu bir halka parçasına dahil olmak için kullanabilirsiniz. | TED | فأنت تستطيع أن تستخدم هذه المعلومة لتفهمك في حلقة إستجابية. |
| Bu bilgiyle hiçbir şey yapmamı istemiyorduysan neden onu bana verdin? | Open Subtitles | ان كنت تريدني الا أفعل شيئا بتلك المعلومة فلماذا منحتني إياها؟ |
| Efendim, bu istihbarat doğruysa taktik değişikliği gerektirir. | Open Subtitles | سيدي، لو كانت هذه المعلومة صحيحة فإنها ستغير التكتيكات بالكامل |
| Derhal komutana Haber ver, ve telsizle Cumhuriyet Şehri'ne ulaş! | Open Subtitles | استدعي القائد مباشرة و ارسل هذه المعلومة الى المدينة الجمهورية |
| Bay Başkan. Edindiğimiz bütün bilgiler, doğrudan bu odaya geliyor, Bay Başkan. | Open Subtitles | هذه المعلومة الصغيرة تأتينا داخل هذه الغرفة |
| Sana ipucunu veren kız. - Ambulans çağırın! | Open Subtitles | إنها (ميرنا)، الفتاة التي أعطتك المعلومة |
| Her şeyin çok geliştiğini ve bu bilgilerin elimizin altında olmadığını anlamanızı isterim. | Open Subtitles | فلتفهم أن كل هذا يحدث بسرعة وأن هذه المعلومة ليست بين أطراف أصابعنا. |
| O veri Tokyo'dan aktarılmadan hemen önce. | Open Subtitles | فقط قبل أن تصل المعلومة من طوكيو.. إلى حاسوب نيويورك بعد ما وصلتنا.. |