| Dinle, Lex'teki senin şu sevdiğin kafede buluşalım. Pizza dükkânının karşısındaki, hatırladın mı? | Open Subtitles | اسمعي قابليني في المقهى الذي تحبينه في ليكس مقابل محل البيتزا هل تذكريه |
| Bu durumda da saat 8:00'de kafede buluşacağız. Anlaştık mı? | Open Subtitles | في هذه الحالة سنلتقي في المقهى عند الثامنة، اتفقنا؟ |
| Sen de şu lüks kahve dükkanına gittiğin güne lanet edeceksin. | Open Subtitles | وانت ستندم على اليوم الذي ذهبت به الى ذلك المقهى الغالي |
| Geçen sefer kafeye gittiğimde Aniden bu düşünce aklımda beliriverdi. | Open Subtitles | ذهبت إلى المقهى آخر مرة وكان لدي هذا التفكير المفاجئ |
| Köşede bir kafe ve önünde sandalyeler olduğunu biliyordum, bu yüzden yola daha yakın olmak için sola doğru kaydım. | TED | كنت أعرف بوجود مقهى عند تلك الزاوية ولديهم بمقدمة المقهى كراسي لذا عدلت سيري إلى اليسار لأقترب من الشارع . |
| Flostre Cafe'lerde oturmaz, özel durumlar hariç. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تجد فلوستر في المقهى ، إلّا في المناسبات الخاصّة |
| Görgü tanıkları 30'lu yaşlarda Ortadoğulu bir adamın arabasını Kafenin yanına park ettikten sonra aniden bir patlama olduğunu söylediler. | Open Subtitles | في متوسط العمر, توجه إلى المقهى و انفجرت السيارة فحسب |
| Sonra biz kafeyi temizlerken, masalardan birinin altında başka bir gardenya bulduk. | Open Subtitles | و حين قمنا بتنظيف المقهى تحت إحدى الموائد عثرنا على جاردينيا أخرى |
| İtalyancam üzerinde çalışıyorum, genellikle de bir kafede. | Open Subtitles | أتدرّب عادةً على لغتي الإيطاليّة في المقهى. |
| Yani gelip seni aşağıdaki kafede bekleyebilir miyim? | Open Subtitles | أيمكننى الحضور والأنتظار فى المقهى بالدور السفلى ؟ |
| kafede neredeyse ayakta kalıyordum. Benim zamanımdan sadece iki kişi kaldık. | Open Subtitles | لم أعد أذهب إلى المقهى إلا نادراً, لقد رحل معظم أبناء جيلي |
| Ama güven bana, kahve dükkânında takılacak kadar vakti olan bir stajyere rastlamadım. | Open Subtitles | لكن ثق بي, لم أرَ أبداً طبيب مستجد لديه الوقت.. للتسكّع في المقهى.. |
| Görünüşe göre kahve dükkânını patlatan kişi Slater'ı bulup, bildikleri yüzünden onu öldürmüş. | Open Subtitles | يبدو أنّ من هاجم المقهى عثر عليه و قتله من أجل هذهِ المعلومات. |
| Bay kahve, Bay Gece Kulübü ve Bay Beyzbol sana gül göndermemiş demek. | Open Subtitles | سمعت أن الرجل من المقهى ومن الملهى ولاعب البيسبول لم يرسلوا لك الورود |
| O gece kafeye geldiğinizde, size çok kaba davrandım, değil mi? | Open Subtitles | عندما جئت إلى المقهى هذه الليلة لقد كنت وقحة جداً ، أليس كذلك ؟ |
| Kötü birşey yapmazdık, o zamanlar filmler bitince, sohbet için kafeye gider, sonrada bankta oturup bir ayyaşı dinlerdik. | Open Subtitles | لم نفعل شيئاً خاطئاً ولكن عندما كانت الأفلام تنتهي كنا نذهب إلى المقهى ونتحدث ثم نجلس على المقاعد |
| Arabayı çalıştırınca, kafeye varıncaya kadar durma, hatta yavaşlama. | Open Subtitles | عندما تبدأ القيادة، لا تتوقّف ولا حتّى تُبطيء من سرعتك حتى تخرج من المقهى |
| Viyana, 1900'lerde kafe kültürüyle ünlüydü. | TED | كانت فيينا عام 1900 مشهورة بثقافة المقهى. |
| Bu noktadan, kafe penceresi dört, dört buçuk ayaktan buhar yüzünden belirsizleşmişti. | Open Subtitles | من هذه النقطة، نافذة المقهى محجوبة الى حد اربعة ونصف الى خمسة اقدام بالبخار |
| Cafe'de konuşma yapacakmış ve geç kalmışlar. | Open Subtitles | أنّه يُتحدّث في المقهى و أنّهم متأخّرين. |
| Yağmur borusu Kafenin altındaki garaja gidiyor. | Open Subtitles | بالوعةُ الصرف تقود مباشرة إلى المرأب تحت المقهى |
| Van Gogh'un, kulağını kesme kararını aldığı kafeyi gördüm. | Open Subtitles | رأيت المقهى الذي قرر فيه فان جوخ قطع أذنه |
| kafeden çıktıklarını görünce ben de çıktım, istemsiz olarak takip edip aynı otobüse bindim. | Open Subtitles | فعندما رأيتهما يغادران المقهى غادرتُ أنا ايضا وتبعتهما تلقائيا وركبتُ في نفس الحافلة |
| Kafedeki 4 yaşındaki bir çocukla kavga etmeye hazır militan bir lezbiyen değildim. | TED | لم أكن تلك المثلية المتشددة مستعدة لأن أتعارك مع أي طفل في الرابعة يأتي إلى المقهى. |
| Gece Kuşu'ndaki 3 sanık kaçırma ve tecavüzden suçlu ama cinayetten suçlu değillerdi. | Open Subtitles | المشتبه بهم الثلاثة، الذين خطفوا واغتصبوا، لم يقترفوا جرائم القتل الثلاث في المقهى. |
| Hemen köşede oturuyor. Buraya getirirsin ya da Café'ye götürürsün. | Open Subtitles | هي تعيش بالقرب من هنا، خذيه إلى هنا أو إلى المقهى |
| cafede çok fazla dikkat çekmeme sebep oldu. | Open Subtitles | لكن هذا أثار الكثير من الانتباه في المقهى |
| kahvecide uzaktaydı ama bu kadar yakından görünce... | Open Subtitles | لقد كانت بعيدة جداً فى المقهى لكن عندما رأيتها من قريب . . الآن |
| Seninle saat 3'te Joe'nun kafesinde buluşalım. | Open Subtitles | علي أن أذهب الان سنلتقي في المقهى في الثالثة |
| Dinle, çantayı al, yarın kafeteryada geri verirsin. | Open Subtitles | اسمع، بإمكانك أن تأخذ الحقيبة وتعيدها غداً إلي عند المقهى |