| Zamanı geldiğinde, her dişi yumuşak kabuklu yumurtalarını zemine bırakır ve onları korumak için beklerler. | Open Subtitles | فى الوقت المناسب تضع كل الإنـاث بيـضها ذو الطبقه الناعمه على الأرض وتنتظر بجانبهم لحمايتهم |
| Umarım Lola'nın yumuşak cildine ve olmayan kıvrak zekasının zevkine varmışsındır. | Open Subtitles | أتمنى أنك قد أستمتعت بزواجك من لــولا ذات البشره الناعمه الخاليه من خفة الدم. |
| Güzel şeyleri okşamayı seviyorum. yumuşak şeyleri. | Open Subtitles | أحب بأن أًرَبِتّ على الأشياء الناعمه |
| yumuşak teni, tatlı dudakları, genç, diri vücudu. | Open Subtitles | ... بشرتها الناعمه ... شفتيها الحلوه جسمها الغض الممتلئ شبابا |
| Sahilde, kum yumuşak ve ılık. | Open Subtitles | على الشاطئ على الرمال الناعمه والدافئه |
| yumuşak zarif eller, makarna. | Open Subtitles | بأيديهم الناعمه سيُطعموننا المعكرونه |
| Cathy ve sen yumuşak bir taktik kullanmalısınız. | Open Subtitles | ( نحتاج إلى لمستكِ الناعمه أنتٍ و(كاثي" "لتليين الأمور |