kehanet, biraz önce tünelde yaptığın şey, hepsi gerçek oluyor Alex. | Open Subtitles | النبؤة , ما فعلته لتوّك في النفق كلّها تتحقق , أليكس |
kehanet bir efsane. Ekselansları gerçek kralları önünde secde etmeyi bilen halkı tarafından kabullenilmiş! | Open Subtitles | ـ إن النبؤة عبارة عن بدعة يا سيدي أشاعها هؤلاء الذين بغير حكمة لا يعبدون الملك الحقيقي |
Babam, kehanetin gerçekleşmemesi için önlemler almıştı. | Open Subtitles | أخذ أبّي الإجراءات لضمان بأن النبؤة لن تتحقق |
kehanetin bahsettiği çocuk... Çocuğu müjdeleyen yıldızı aylardır takip ediyoruz. | Open Subtitles | ـ النبؤة تتحدث عن طفل ـ متمثلاً في النجم الذي تبعناه منذ شهور |
Uzun zamandır, torununun kendisini öldüreceğine dair söylenen kehanetten dolayı korku içindedir. | Open Subtitles | لطالما خشى النبؤة حول مقتله على يد حفيده. |
Ama Bağdat'ın soylularından bilge bir adam onları bir kehanetle rahatlattı... dedi ki, "Zamanı gelince, bir kurtarıcı gelecek... | Open Subtitles | لكن هناك حكيم من بين الحكماء أخبرهم بهذه النبؤة أنه مع مرور الزمن سيأتى محرر |
Yani enkazı kaldırdığım için kehanet gerçekleşecek, öyle mi? | Open Subtitles | إذاً لأنني رفعت الأطلال، الناس يظنون أن النبؤة أصبحت حقيقة ؟ |
O... şey, kehanet yeteneği var ama kimse ona inanmadı. | Open Subtitles | كانت لديها موهبة النبؤة ولكن لم يصدقها احد |
kehanet kızıl ineğin sonu işaret ettiğini söylüyor. | Open Subtitles | قالت النبؤة أنّ البقرة الحمراء ترمز للنهاية |
kehanet, bir gün küçük penisli şişko bir çocuğun bir ineği süsleyip kızıl yapacağını söylüyordu. | Open Subtitles | كلا، النبؤة هي أن في يوم ما طفل سمين لديه قضيب صغير سيقوم بتزيين بقرة لتبدوا حمراء |
kehanet küçük penisli şişko bir çocuğun, bir gün bir ineği süsleyip kızıl hâle getireceğini söylüyordu. | Open Subtitles | النبؤة هي أن طفل سمين مع قضيب صغير سيزين يوم ما بقرة لتبدوا حمراء |
Bak, daha önce hiç "Seçilmiş Kişi" diye bir şeyle ilgilenmedim daha önce ama kehanet doğru ise, benden söylemesi, bu çocuk o değil. | Open Subtitles | انظري , أنا لم أُعطِ مطلقاً مسألة الشخص المختار الكثير من التفكير لكن إن كانت النبؤة صحيحة فأنا أخبرك أن ذلك الطفل ليس المختار |
Bu sırrı, kehanetin gerçekleşeceği günü bekleyerek tam 24 yıl sakladım. | Open Subtitles | لقد حفظت هذا السر لمدة أربعة وعشرون عاماً أنتظر اليوم الذي ربما تتحقق فيه النبؤة |
Şaşırtıcı bir şekilde üç dinde de olan bu kehanetin aslında bizi bir araya getirmek için konmuş olabileceğini düşündünüz mü? | Open Subtitles | أخطر على بالي أحدكم، بأنّ هذه النبؤة ، والّتي بأعجوبة توجد بثلاثة أديان كان المقصود منها أن تجمعنا معاً ؟ |
Ben gömüldüğümde,kehanetin aile kısmı bitecek. | Open Subtitles | عندما أدفن، جزء العائلة المذكور في النبؤة سينتهي |
Binlerce yıllık kehanetin zamanı hepimiz için geldi. | Open Subtitles | لكل ما أعرفه عن أهم كشف أثرى فى القرن الـ 20 ، إن لم يكن على الإطلاق ألاف السنين من النبؤة معتمدة عليكَ وعلىٌ |
Bunun yerine, tüm dünyanın karanlığa gömüleceği ve insanoğlunun kaderinin belli olacağı bir kehanetten söz etti. | Open Subtitles | لم تعد تتحدث عن الله الرؤوف والرحيم بل صارت تتحدث عن النبؤة عن وقت سيسود به الظلام العالم بأسره |
kehanetten ne haber? Mesih bekleniyor mu? | Open Subtitles | ـ و ماذا عن النبؤة هل ينتظرون المسيح؟ |
Çünkü ben kehanetle doğdum. | Open Subtitles | لأن هاذا ماتقوله النبؤة على ماأعتقد. |
Öleceğimi yazan Kehaneti duymanım nasıl bir his olduğunu hatırlıyorum. | Open Subtitles | أتذكر كيف شَعرت عندما سمعت النبؤة بأنني سأموت ؟ |
Kehanetteki o ejderhanın doğmamasını sağlamak. | Open Subtitles | لقد أقسمت عائلتي على عرقلة هذة النبؤة |