| Rosings Köşkü, asil koruyucum Leydi Catherine de Bourgh'un malikanesidir. | Open Subtitles | روزينج بارك هو مقر راعيتى النبيلة السيدة كاثرين دى بورج |
| Bu senin için asil bir fedakarlık meselesi, değil mi? | Open Subtitles | هذه كلّ شيء عن التضحية النبيلة بالنسبه لَك، صح ؟ |
| Ann, seni şairane ve asil kara denizkızı, yine haklısın. | Open Subtitles | آن , ياحورية الارض الشاعرية النبيلة انت محقة مرة اخرى |
| soylu üçlü yönetimimiz, saygıdeğer Mark Antony'nin şehirden ani ayrılışını ilan eder. | Open Subtitles | حكومتنا الثلاثيه النبيلة تُعلنُ المغادرة الفورية للمبجل مارك انتوني من هذه المدينه. |
| Ben sarayda Kraliçeden sonraki en soylu kadınım | Open Subtitles | اما سيدة القصر النبيلة الثانية بعد الملكة. |
| Kahramanlıkları, asil davranışları hatırlayabilirsin. | Open Subtitles | بإمكـانكأنتتذكّربعض الأعمـالالبطولية، بعض المواقف النبيلة |
| Bayanlar, Konfederasyon, asil davamız için mücevher bağışlamanızı istiyor. | Open Subtitles | إن الإتحاد يدعو النساء للتبرع بمجوهراتهن من أجل القضية النبيلة |
| Bilin ki, Ulu Hakan'ın, asil ailemin kanı Moğollarınkiyle karıştığında, Bağdat'a bir kez daha barış ve mutluluk gelecek. | Open Subtitles | أنا أعرف ، أيها الخان المعظم إن السلام والسعادة سوف يأتي مرة أخرى إلى بغداد عندما يمتزج دم عائلتي النبيلة مع دم المغول |
| Bu asil leydinin gözleri, sizleri gördüğü için ne kadar talihlisiniz. | Open Subtitles | يا لها من بهجة لك يا أطباقي العزيزة لأن عيون السيدة النبيلة مغرمة بك |
| Tabii asil prensiplerimizden ödün vermeden. | Open Subtitles | ليس بهذف الربح بالطبع, الامر الذي من شأنه ان يقلل من قيمة مبادئنا النبيلة |
| Ağır başlı ve kafası birçok asil düşünceyle dolu bir genç adamım. | Open Subtitles | شاب محبوب مليئ بالأفكار والأعمال النبيلة |
| Yerlilerin asil ruhları müziğe çok yatkın. | Open Subtitles | الأرواح النبيلة لهؤلاء الهنود تميل للموسيقى |
| - Sadece asil ruhlular müziği sever. Sizden hoşlandım. | Open Subtitles | فقط الروح النبيلة يُمْكِنُ أَنْ تَحبَّ الموسيقى. |
| Erkek soylu bir duruş ve tavır içinde olmak ister. | Open Subtitles | لا يستطيع الرجل تحمل المواقف و المشاعر النبيلة |
| Onun için soylu kişiler yalnız kendi benzerleriyle düşüp kalkmalıdır. | Open Subtitles | لذا، فإن من مصلحة الشخصيات النبيلة ألا تخالط إلا من هي على شاكلتها، |
| İş gereği dışarı çıkmış olsam da önceki soylu kararlıIığımın ölüm çanlarını çalmış gibi hissettim. | Open Subtitles | مع علمي المسبق أنّ هذه النزهة بالرغم من أنّها من أجل العمل, دقت ناقوس موت قراراتي النبيلة السابقة. |
| Güzel ve soylu ev sahibemiz, bu gece konuğuz size. | Open Subtitles | أيتها المضيفة الجميلة النبيلة نحن ضيوفك هذه الليلة |
| Bir dişi ne zaman ki Kutsal efendimiz tarafından yüceltilir işte o zaman zarafetin ve güzelliğin soylu bir temsilcisi olabilir. | Open Subtitles | فإنها تسمو في عالم القداسة عندها ستكون العربة النبيلة للنعمة |
| Bu soylu kuruma zarar vermekten olabildiğince kaçınmaya çalıştım. | Open Subtitles | لعلمكم كنت آمل تفادي الإضرار بهذه المؤسسة النبيلة |
| Diana, Yıldız Safiri'ni seni buraya getirmesi için görevlendirdim, böylece bu onurlu amaca katılmak için son bir şansın daha olacak. | Open Subtitles | ديانا، وكنت قد ستار الياقوت تجلب لك هنا لذلك يمكن أن نقدم لكم فرصة أخيرة للانضمام قضيتنا النبيلة. |
| Bu yüce tablalor savaşı göklere çıkarıyor, bıraktığı korkuyu saymazsak. | Open Subtitles | هذه اللوحات النبيلة تمجد الحرب، ولكن أهملت رائحة الحرب الكريهة |
| Barones Von Kraut'la paylaştığın asil duygu gibi mi? | Open Subtitles | اهي َّ نفس المشاعر النبيلة التي شاركت فيها البارونه فون كراج؟ |
| Baronesi bir çocuğun kaprisleriyle rahatsız etme cellat. | Open Subtitles | لاتدخل النبيلة بمشاكل وأهواء الأطفال، أيها السيّاف |