Ama onun egolarını, sessiz kaldığı belirli eğilimleri ortaya çıkarttığı kadar pohpohlamamıştı. | Open Subtitles | لكنّها لم تتملّق غروره بقدر ما أخرجت فيه بعض النزعات التي كان محتفظًا بها. |
Küçük kız, vektörleri, eğilimleri ve niyetleri görmeyi başarabilmişti hem de hepimizden çok önce. neler olacağını anlamıştı ve barış oyununda saldırmak gibi felsefi bir karar vermişti. | TED | لقد تمكنت من إبصار كل الإنفعالات و النزعات و العزائم قبل أي أحد منا و لقد فهمت ما كان سيحدث من بعد لتأخذ بذالك قرارا فلسفيا يتجلى في الهجوم خلال لعبة سلام. |
Uzaktan gelen silah sesleri duyduk, sesler gittikçe arttı... böylece Teğmen'in çarpık askeri geçmişi ve şiddet eğilimleri... yüzeye çıkarılmış oldu. | Open Subtitles | إننا نسمع صوت طلقات رصاص على بعد ، و يعلو صوتها تدريجياً لتأتى بماضى الضابط ذو النزعات العسكرية العنيفة إلى نحت جرئ غائر |
Aynı zamanda buna bağlı olarak hayal görme eğilimleri ve normal bir yetişkin davranışını andıran herhangi bir şeyde işlev yetersizliği. | Open Subtitles | وكذلك النزعات الوهمية.. المتعلقة بذلك... وذلك ما أعجز الوظائف.. |