Bu karşılaştırmaya bakınca demokrasinin ekonomik büyüme açısından oldukça iyi olduğunu görüyoruz. | TED | وفي هذه الحالة, تتأرجح الكفة لصالح الديمقراطية فيما يتعلق بتحقيق النمو الإقتصادي. |
Daha da önemlisi, kapitalizm tarafından yönlendirilen sadece ekonomik büyüme değil. | TED | والأهم من ذلك، لم يكن النمو الإقتصادي هو الوحيد المُتأثّر بالرأسمالية. |
ekonomik büyüme açısından da daha ilerde olmalılar. | TED | لا شك أن الصينيون قد فعلوا الأفضل, في إطار تحقيق النمو الإقتصادي. |
Ama ben bugün size ekonomik büyümenin dünya üzerindeki milyonlarca insanın hayat standartlarındaki değişmelerin bel kemiği olduğunu söylemek için buradayım. | TED | ولكنني هنا اليوم لأُخبركم بأن النمو الإقتصادي كان العمود الفقري للتغييرات على مستوى المعيشة للملايين من الناس في جميع أنحاء العالم. |
ekonomik büyümeyi sağlama ve sürdürebilme gücümüz çağımızın en büyük sınavı. | TED | إنّ قدرتنا على خلق نوع من النمو الإقتصادي الدائم يُعتبر تحديا لنا مع مرور الوقت. |
ekonomik büyüme bizi Küresel Hedefler'e ulaştırabilir mi? | TED | هل يمكن أن يوصلنا النمو الإقتصادي إلى الأهداف العالمية؟ |
Uzun vadede ekonomik büyüme sağladığımız ölçüde, bu büyümeyi daha iyi bir ekonomik duruşla sürdürmemiz gerek. | TED | ومن أجل خلق نوع من النمو الإقتصادي على المدى الطويل، يجب أن نسعى وراء وضعية إقتصادية أفضل. |
Ve Hindistan'ın inanılmaz ekonomik büyüme akıntısı 400 milyon Hintli'yi yüksek orta sınıfa taşıdı. | TED | والمد الصاعد في الهند هو النمو الإقتصادي المذهل الذي رفع أكثر من 400 مليون هندي الى الطبقة الوسطى المزدهرة. |
bu şunu durdurur: ekonomik büyüme. | TED | لأن ذلك ما سيتوقف: النمو الإقتصادي. |
Halk sağlığı profesörü olarak bana göre ekonomik büyüme, gelişme için en önemli şeydir, çünkü sağkalımın % 80'ini açıklar. | TED | بالنسبة لي النمو الإقتصادي, كبروفيسور صحة عامة هو اهم شئ لتحقيق التطور لأنه يمثل 80 % من أسباب البقاء. |
ekonomik büyüme önemlidir. | TED | إن مسألة النمو الإقتصادي مهمة جدا. |
Ve Birleşik Krallık 100 senelik ekonomik büyüme yaşadı. | TED | وحصلت بريطانيا على ١٠٠ عاماً من النمو الإقتصادي . |
Artık gün gibi ortada, ekonomik büyüme sosyal hayata veya insanlara öyle hemen olumlu şekilde zuhur etmiyor. | TED | وأصبح أكثر وضوحا أن النمو الإقتصادي لا يتّرجم تلقائيا إلي نمو إجتماعي , أو إزدهاراً إنسانيا . |
Ekonomi büyür, yönetimler daha fazla kaynak biriktirirler, ve altyapı çalışmalarına yatırım yapabilirler -- altyapı ekonomik büyüme için neden değil sonuçtur. | TED | حالما ينمو الأقتصاد, تتوافر المزيد من الموارد الحكومية, ومن ثم تكون الحكومات قادرة على إستثمارها في قطاع البنيات الأساسية -- لا أن تكون البنيات الأساسية سبباً في تحقيق النمو الإقتصادي. |
ekonomik büyümenin durması üzerinde düşündüğümüz zaman, "Bu mümkün değil" diyoruz, çünkü ekonomik büyüme toplumumuz için o kadar elzem ki çok nadiren sorgulanıyor. | TED | حين نفكر في توقيف النمو الإقتصادي، نقول، "ذلك غير ممكن،" لأن النمو الإقتصادي مهم جدا لمجتمعنا نادرا ما يتم التساؤل بخصوص ذلك. |
Daha da önemlisi, ekonomik büyüme meselesini halletmeden ve sürdürülebilir, uzun dönemli ekonomik büyüme sağlamadan, bugün dünyaya hâkim olmaya devam eden sağlık hizmetleri, eğitim veya ekonomik kalkınma gibi görünüşte zorlu sorunlara eğilemeyeceğiz. | TED | والأهمّ، مالم وحتى نجد حلا لمشكلة النمو الإقتصادي ونخلق نوعا من النمو الإقتصادي الدائم، سوف نكون غير قادرين على معالجة التحديات التي تبدو ظاهريّا مستعصية وما تزال تسود العالم، سواء كانت الرعاية الصحيّة أو التعليم أو النمو الإقتصادي. |
Değişimi açıklarken -- örneğin ekonomik büyüme; ekonomik büyüme bir değişimdir -- değişimi açıklarken, sabit kalan şeyleri kullanmak yerine değişen şeyleri kullanırsınız. | TED | حينما يتم تفسير التحول -- على سبيل المثال, النمو الإقتصادي; النمو الإقتصادي هو مفهوم يدل على التغير -- ولإيضاح التغير هنا, فإنك تستشهد بالعناصر التي طرأ عليها تغيير لتتوصل إلى مفهوم التغير, لا أن ستشهد بالعناصر الثابتة لتصل إلى مفهومه. |
Hindistan'ı diğer gelişen ülkelerle karşılaştırdığınızda, Hindistan'ın son zamanlarda hızlanan büyüme oranından önce de -- şu anda Hindistan yüzde sekiz dokuz büyüyor -- bu oranlardan önce de ekonomik büyüme açısından diğer gelişen ülkeler arasında dördüncü sırada olduğunu görebilirsiniz. | TED | وبطبيعة الحال, إنعقاد مقارنة ما بين معدلات نمو الهند مع معدل نمو أية دولة نامية, حتى في فترات سابقة بكثير للحقبة الحالية التي تتسارع فيها معدلات نمو الهند -- حالياً تبلغ معدلات نموها بواقع ثمانية إلى تسعة بالمائة -- حتى قبيل تلك الفترة, فمن حيث النمو الإقتصادي فقد إحتلت الهند الموقع الرابع بين مجموعة الدول الصاعدة. |
ekonomik büyümenin kapitalizme ihtiyacı var, ama düzgün işleyen bir kapitalizme. | TED | يرتبط النمو الإقتصادي بالرأسماية، وهذا الارتباط يجب أن يسيربشكل صحيح. |
Özellikle, sağcı politikalar şartlı nakit transferi gibi, insanlara, ekonomik büyümenin artmasına yardım edeceğini düşündüğümüz şeyleri yapması karşılığında para verip onları ödüllendirdirdiğimiz şeylere odaklanma eğilimindedir. | TED | وبصفة خاصة، لقد عمدت السياسات اليمينية على التركيز على الأشياء مثل التحويلات المشروطة، حيث ندفع مكافأة للأشخاص لقيامهم بأشياء نعتقد أنها تساهم في المساعدة على تحقيق النمو الإقتصادي. |
Üzerine eğilmemiz gereken en kritik iki soru şu; kapitalizmi nasıl ekonomik büyümeyi sağlamaya ve aynı zamanda toplumsal sorunları çözmeye yardım edecek şekilde düzeltebiliriz. | TED | السؤالان الحرجان حقا والتي يجب معالجتها هما، كيف يمكننا إصلاح الرأسمالية بهدف خلق نوع من النمو الإقتصادي وفي نفس الوقت المساعدة على معالجة القضايا الإقتصادية. |