Sonunda hapishaneden çıkınca soykırım araştırmaları üzerine yüksek lisans derecesi aldı ve eski Filistinli ve İsrailli askerlerin bir araya geldiği birlikte çalışarak ortak payda bulmaya çalıştığı bir organizasyon kurdu. | TED | وأخيراً بعد السجن بدأ دراسة الهولوكوست وحصل على درجة الماجستير وأسس المنظمة حيث المقاتلون الفلسطينيون السابقون والإسرائيليون يجتمعون ويعملون معاً و يحاولون إيجاد أرضية مشتركة. |
Bu eşyalar çok sayıda toplu mezardan toplandı ve bu eşyaların derlenmesinin asıl amacı Avrupa topraklarında Holokost'tan sonra yaşanan ilk soykırım eyleminde hayatını kaybedenlerin tespit edilmesinde eşsiz bir yol olmasıdır. | TED | تم استرجاع هذه الأشياء من العديد من المقابر الجماعية، والهدف الأساسي من جمع هذه الأشياء هو عملية فريدة للتعرف على من اختفى في عمليات القتل، أول عملية تطهير عرقي على التراب الأوروبي منذ الهولوكوست. |
Hatırladıklarımdan biri ki gerçekten hatırlamaya değerdi soykırım hakkındaydı. | Open Subtitles | تذكرت شيئا يستحق تذكيرك به -عن الهولوكوست |
İkisi de ebeveynlerini Holokost'ta kaybettiler. | TED | فقد كلا والدي والديهم في الهولوكوست. |
Benim için South Carolina'nın taşrasındaki bu küçük metodist üniversitenin ruhunun yahudi soykırımından kurtulmuş bir Orta Avrupalı'nın olması son derece güven vericiydi. | TED | بالنسبة لي , كان من المطئن أكثر أن الروح القيادية في كلية ميثودية صغيرة في ريف كارولينا الجنوبية ناج من محرقة الهولوكوست من أوروبا الوسطى |
Hapishanede Nazi soykırımı hakkında bir film gösterildi. | TED | عندما كان في السجن عرضوه فيلماً عن الهولوكوست. |
soykırım'ı duymuştum ama şimdiye dek inanmamıştım. | Open Subtitles | رائع "سمعت عن ، "الهولوكوست لكني لم أصدقها حتى الآن |
soykırım müzesinde yeni bir sergi var. | Open Subtitles | "هنالك معرض جديد في متحف "الهولوكوست |
1930'larda Holokost yüzünden Almanya'yı terk eden Yahudiler arasındaydılar. | TED | يعود أصلهم إلى يهود (ألمانيا) الذين غادروا في الثلاثينات، هاربين من الهولوكوست. |
Hatta bu hak, (Alkışlar) 1951 Mülteci Sözleşmesinden doğar. Bu sözleşme, dünyanın Holokost'a tepkisidir ve ülkelerin, insanları, zarar görecekleri veya öldürülecekleri ülkelere asla geri göndermeyeceklerini söyleme şeklidir. | TED | وفي الواقع... (تَصفيق) وجاء هذا القانون من معاهدة اللاجئين في عام 1951، والذي جاء كردِ العالم على الهولوكوست (حملة إبادة اليهود) والذي كان بمثابة قول أننا لن نسمح أبدا لناس بالعودة إلى بلدان قد يقلتون أو يتأذون بها. |
Yahudi soykırımından sağ kalan, Nobel Barış Ödülü alan ve kısa süre önce kaybettiğimiz Elia Wiesel çok bilgece sözler söylemişti: ''Taraf tutmalıyız. | TED | إيلي ويسيل -ناجي من المحرقة (الهولوكوست)، حائز على جائزة نوبل للسلام للأسف، لقد توفي حديثاً قال بعض الكلمات الحكيمة: يجب أن نتخذ موقفاً. |
Kısaca, Yahudi soykırımı sırasında... Nazilerle iş birliği yaparak zengin olman konusunda. | Open Subtitles | دعنا نقل أنك قد أصبحت غنياً بالعمل مع النازيين خلال الهولوكوست |
Çoğu insan zamanında soykırımı Alman tarafında bir çeşit trajik defoyu temsil eden, genetik bir kusur, otoriter kişilik yapısı gibi gördü. | TED | كثير من الناس، معظم الناس في ذلك الوقت، يرون الهولوكوست كنوع يمثل خللا مأساويا في الجانب الألماني، بعض العيوب الوراثية، وبعض الشخصية السلطوية. |
Yahudi soykırımı neydi? | Open Subtitles | وماذا كانت المحرقة (الهولوكوست) ؟ |