Hatta kendini ve katlanamadığın bir serseriyi bile rüyanda görsen, aslında gördüklerin kendin ve katlanamadığın serseri tarafındır. | Open Subtitles | حتى لو كُنتَ تحلُم عنكَ و عَن لعينٍ لا تُطيقُه أنتَ في الواقِع تحلمُ عَن نفسِك و الجُزء اللعين الذي لا تطيقهُ من نفسِك |
Hatta bir mezar kadar büyüdü, değil mi? | Open Subtitles | فى الواقِع تحوَّل إلى تابوت, أليس كذلك؟ |
Hatta olay yerine götürdüm. | Open Subtitles | في الواقِع أخذني إلى موقع الجريمة |
Bir seferinde rüyandaki herkesin aslında kendin olduğunu duymuştum. | Open Subtitles | سمعتُ مرةً أنَ كُل شَخص في حلمِك هوَ في الواقِع أنت |
aslında bir Özel Tim üyesiyle konuşman gerçekten imkansız. Ne? | Open Subtitles | في الواقِع ، مِن المُستحيل لكِ أن تتحدّثي إلى أحَد في المقرّ |
aslında Hindistan'da, takımyıldızların adları farklı. | Open Subtitles | في الواقِع إنّ أسماء الأبراج تختلِف في الهِند. |
aslında modern fizikte, laboratuvarda hergün üretilen negatif enerjilerin olduğunu biliyoruz -- küçük miktarlardaki negatif enerjiler çoğunlukla geçicidir, ama ne var ki negatif enerjidir. | Open Subtitles | لكن فى الواقِع ، فى الفيزياء الحديثة لدينا أمثال عن الطاقة السلبيّة التى تُبتَكر فى المُختبر يوميّاً |
aslında her şeyin bir hiç olduğu | Open Subtitles | لكن الواقِع هو أنها موجودة فعلاً، كاشِفة إلى أى مدى هذا الكون غريب بحق |
Tüm maddeler aslında enerjiden yapılır | Open Subtitles | كُلّ المادّة، فى الواقِع مصنوعه من طاقة قد تخثّرَت إلى شكل جُسيمائِي. |
- aslında Sokak'taki pisliğe üzülüyordu. | Open Subtitles | لقد شعر في الواقِع بالأسف لتلك القذارة في المنطقة |