Bunun iyi yapabileceğim tek sınıf olduğunu düşünüyordum. | Open Subtitles | لقد ظننت بالفعل أن هذا الصف الوحيد الذي أستطيع الإبداع فيه |
Hayatımı tehlikeye atmam yapabileceğim tek şey değil Don. | Open Subtitles | وضع حياتي على الجبهة ليس الشيء الوحيد الذي أستطيع القيام به، دون |
Zaman ayırdığın için minnettarım, konuşabileceğim tek kişi sensin. | Open Subtitles | أنا أقدر تقضيتك لوقتك معي، أنت ِ الشخص الوحيد الذي أستطيع التحدث معه |
Ama bunu senden, bunu isteyebileceğim tek kişi sen olduğundan istiyorum. | Open Subtitles | ولكنني اطلب منك .. لإنك الوحيد الذي أستطيع الطلب منه |
Aklıma gelen tek senaryo birisi kasıtlı olarak, zorla ciğerlerine su doldurmuş. | Open Subtitles | السيناريو الوحيد الذي أستطيع التفكير فيه هو أن أحدهم قام بضخ الماء الى رئتيها قسرا و عمدا. |
Onun için elimden gelen tek şey ailemin yanına götürmekti. | Open Subtitles | حتّى لا تستطيع الأخويّة النازيّة أن تلمسَهُ الشيء الوحيد الذي أستطيع أن أفعله له هو وضعه مع أبي و أمّي |
Ve yanında olmaya katlanabildiğim tek insan ise kısıtlanmış bir vampir. | Open Subtitles | والشخص الوحيد الذي أستطيع أن أتحمل أن أكون بجواره هو مصاص دماء |
Sana bunların yanında verebileceğim tek bilgi, ödemeye kimin yetki verdiği: | Open Subtitles | الشئ الوحيد الذي أستطيع قوله لكم هو من أمر بالدفع : |
Hayatımı tehlikeye atmam yapabileceğim tek şey değil Don. | Open Subtitles | وضع حياتي على الجبهة ليس الشيء الوحيد الذي أستطيع القيام به، دون |
yapabileceğim tek şey birkaç gün izin alıp dinlemeye çalışmak. | Open Subtitles | و الشئ الوحيد الذي أستطيع أن أفعله أخذ إجازة لبضعة أيام ، فقط أحاول أن أرتاح |
yapabileceğim tek şeyi yaptım. | Open Subtitles | ،، فعلت الشئ الوحيد الذي أستطيع أن افعله |
Bu yapabileceğim tek şey. | Open Subtitles | هذا هو الشئ الوحيد الذي أستطيع فعله |
yapabileceğim tek şeydi bu. | Open Subtitles | لقد كان الشيء الوحيد الذي أستطيع فعله |
Ancak yıllar sonra, o dönemi anabileceğim tek kişi olduğunu anladım. | Open Subtitles | ، لم تكن كذلك حتى سنوات بعد ذلك أدركت أنك كنت الشخص الوحيد الذي أستطيع تذكره من ذلك الوقت |
Kusura bakma, seni böyle rahatsız etmek istemezdim ama başıma çok ilginç ve korkutucu bir şey geldi, anlatabileceğim tek kişi sensin. | Open Subtitles | و أنتِ الشخص الوحيد الذي أستطيع بأن أتحدث إليه بشأن هذا ، و أحتاج إلى نصيحتكِ تريدين نصيحة ؟ |
Bazı şeyleri öğrenmem lazım ve bu konuda konuşabileceğim tek kişi de sensin. | Open Subtitles | أحتاج لمعرفة بعض الأمور ، و أنتِ الشخص الوحيد الذي أستطيع بأن أتحدث إليه بشأن تلك الأمور |
Ve aklıma gelen tek şey yani tek neden şuydu... | Open Subtitles | و الشيء الوحيد الذي أستطيع التفكير به ... السبب الوحيد كان |
Aklıma gelen tek şey bu. | Open Subtitles | وهذا هو الشيء الوحيد الذي أستطيع التفكير فيه . |
Sürekli ağlıyorum ve çıldırdığımda konuşabileceğim tek insan sensin. | Open Subtitles | أنا أبكي طوال الوقت وأنت الوحيد الذي أستطيع التحدث معه عندما أكون هكذا |
Konuşabileceğim tek insan sensin. | Open Subtitles | الشخص الوحيد الذي أستطيع التحدث معه |
Ama değişmeyeceğine söz verebileceğim tek şey sonsuza kadar sürecek olan arkadaşlığımız. | Open Subtitles | ولكن الشيء الوحيد الذي أستطيع أعدكم به هو لن يتغير بأننا سنبقى أصدقاء إلى الأبد |
Şu an size verebileceğim tek şey Adilyn'le sizin güvende olacağınız bir tür huzur. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي أستطيع منحك إياه الآن... هو سكينة بال من نوع ما، بأنك و(أدالين) ستكونا آمنين. |