Yani, hasta hakkında kesin olarak bildiğimiz tek şey havada süzülmediği. | Open Subtitles | اذن الشيء الوحيد الذي نعرفه بالتأكيد هو انه لم يكن يحلق |
Üzerinde yaşam olduğunu bildiğimiz tek gezegen biziz. | TED | نحن الكوكب الوحيد الذي نعرفه ويوجد عليه حياة. |
Şu anda, Dünya üzerinde yaşam olduğunu bildiğimiz tek gezegen. | TED | حاليا, الارض مازال هو الكوكب الوحيد الذي نعرفه الذي يعج بالحياة. |
tek bildiğimiz yön, silah seslerinin geldiği yön. | Open Subtitles | الطريق الوحيد الذي نعرفه هو بإتجاه الطلقات النارية |
Pekâlâ, tek bildiğimiz birisinin bazı kamera kayıtlarını çaldığı. | Open Subtitles | حسناً ، الشيء الوحيد الذي نعرفه إن شخص ما قد سرق تسجيل كاميرات المراقبة |
Kıymetli ve eşsiz, hala bildiğimiz tek yuva. | TED | إنه ثمين, إنه متفرد, وما زال حتى الآن الملاذ الوحيد الذي نعرفه. |
Ve bu türden cihazlarla hesap yapabilen, hesap yapabildiğini bildiğimiz, tek şey beyin. | TED | والشيء الوحيد الذي نعرفه الى حد الآن ، و الذي يمكنه أن يشتغل مع هذا النوع من الأجهزة ، هو الدماغ. |
bildiğimiz tek önemli şey, bunun en uygunsuz, en beklenmedik zamanda geleceğidir, mesela Dünya Şampiyonasına biletin olduğunda, ve bu işler her zaman böyle yürür. | Open Subtitles | ولا نعرف كيف، الشيء الوحيد الذي نعرفه.. هو أنّه سيأتي في أسوأ وقتٍ ممكن حينما تحصل على تذاكر لبطولة العالم |
Yaşamı desteklediğini bildiğimiz tek güneş sistemi bizimkisi. | Open Subtitles | نظامنا الكوكبي هو النظام الوحيد الذي نعرفه يقوم بدعم الحياة |
Tamam şu an kesin olarak bildiğimiz tek şey babamla birlikte şükran günü yemeği yemeliyiz. | Open Subtitles | حسناً ,الشىء الوحيد الذي نعرفه بشكل مؤكد الآن أنه علينا أن نتناول عشاء عيد الشكر مع أبي |
Bizler için bildiğimiz tek geçmiş bu olacak. | Open Subtitles | وبالنسبة لبقيتنا، سيكون التأريخ الوحيد الذي نعرفه. |
Doğadaki gerçek yerini kavrama kabiliyetine sahip evrende herhangi bir yerde bildiğimiz tek tür. | Open Subtitles | الوحيد الذي نعرفه في أي مكان في الكون الذي كان قادر على فهم مكانه الحقيقي في الطبيعة. |
O dönem bildiğimiz tek şey, sizin burada olmadığınızdı. | Open Subtitles | ولكن كما تعلمني، في ذلك الوقت الأمر الوحيد الذي نعرفه أنكِ لم تكوني حاضرة |
Kesin olarak bildiğimiz tek şey düzeltmenin imkânsız olduğu. | Open Subtitles | فى الحقيقة، الشيء الوحيد الذي نعرفه الآن أنه سيكون من المستحيل إصلاح هذا |
Bir şey daha, ...kesin bildiğimiz tek şey var. | Open Subtitles | هناك شئ آخر ... الشئ المؤكد الوحيد الذي نعرفه |
İsimsiz hakkında bildiğimiz tek şey adının İsimsiz olmadığı. | Open Subtitles | الشئ الوحيد الذي نعرفه عن فلانة هذه أن اسمها ليس "فلانة" |
O A.R.'nin içindeki bildiğimiz tek Amerikalı ve tüm bunların içinde. | Open Subtitles | "إنه الأمريكي الوحيد الذي نعرفه في "الرساله وإنه الدور الرئيسي في كل هذا |
Ve sonra aklıma geldi belki de bizi geride tutan tek şey, kurbanlar hakkında bildiğimiz tek şeydir. | Open Subtitles | ...ثم خطرت ببالي فكرة ربما الشيء الوحيد الذي نعرفه عن الضحايا هو الشيء الذي يعوقنا |
Kesin olarak tek bildiğimiz operasyonlarımızda sızıntı olduğu. | Open Subtitles | الشئ الوحيد الذي نعرفه على وجه اليقين ان عمليتنا تم خَرقُها. |
Tamam, yani aslında tek bildiğimiz şey ... göbeği kıllı gençlerin eğlendikleri. | Open Subtitles | حسنا، وذلك أساسا، الشيء الوحيد الذي نعرفه على وجه اليقين هو أن الشبان شعر ذو بطن يتمتعون بأنفسهم. |
tek bildiğimiz beyaz, 18-25 yaş arasında olduğu. | Open Subtitles | الشيئ الوحيد الذي نعرفه أنه قوقازي من منطقة القوقاز بين أسيا و أوروبا عمره ما بين 18 إلى 25 |