Bu odada canlı olan tek şey o makine. | Open Subtitles | الشيء الوحيد على قيد الحياة في هذه الغرفة هو ذلك الجهاز. |
Bu adada hüzünlenecek bir şeyi olan tek sen mi varsın sanıyorsun? | Open Subtitles | هل تعتقد انك انت الوحيد على هذه الجزيرة الذي لديه شئ ما يحزنه؟ |
Dünya yüzünde seninle birlikte olmayı hak eden tek kişi benim. | Open Subtitles | انا الوحيد على وجه البسيطة الذى يستحق ان يكون فى نفس الغرفة معكى |
Zoruma giden şey o masada seni beceren tek kişi ben değildim. | Open Subtitles | ما يغضبني أنني أعرف أنني لم أكن الوحيد على الطاولة الذي ضاجعك |
Pekala Homer, son gösterimimiz, hayatta kalan tek aktörümüzsün, ve salonda kimse yok. | Open Subtitles | حسناً هومر انها اخر فرصة لنا أنت الممثل الوحيد على قيد الحياة ولا يوجد أي متفرج |
Cinâyete teşebbüs olayının tek tanığı sensin. Bunu anlıyorsun değil mi? | Open Subtitles | انت شاهدي الوحيد على محاولة قتل انت تفهم هذا ، اليس كذلك ؟ |
Ben hiç beyaz kartı önemsemedim çünkü bu adadaki buraya ait olmayan tek insanla biraz vakit geçirmek istiyordum. | Open Subtitles | لم يسبق لي الاهتمام بالحصول على تصريح لأنني فقط أردت قضاء بعض الوقت مع الشخص الآخر الوحيد على هذه الجزيرة |
mademki gezegendeki seninle aynı fikirde olan tek kisi olarak nasıl görünüyorum? | Open Subtitles | حيث يبدو أنني الشخص الوحيد على الكوكب الذي يتفق معك حتى ولو قليلا؟ |
Golf kulübünde, sopasının ucunda şişe mantarı olan tek kişiydi. | Open Subtitles | لقد كان الشخص الوحيد على ملعب الجولف لديه عصا حديدية مع الفلين على نهايتها |
Benim yeryüzünde alerjim olan tek şey ne biliyormusun ? | Open Subtitles | هل تعرف أنه الشئ الوحيد على وجه الأرض الذي لديّ رغبه تجاهه ؟ |
Bir katil, sadece senin gördüğün, içeri giriyor, onun varlığı ispat eden tek kanıtını çalıyor. | Open Subtitles | قاتل لم يره سواك يقتحم المنزل و يسرق الدليل الوحيد على أنه موجود |
Hatta bu dünyada, senin ondan nefret ettiğinden daha çok nefret eden tek bir kişiyi çağırabilirsin. | Open Subtitles | حتّى أنّك دعوت الرجل الوحيد على وجه الأرض الذي يكرهه أكثر منك. |
Albert'i siyonistlere bulaşmaması konusunda uyarmıştım şimdiyse beni kabul eden tek yer orası gibi görünüyor. | Open Subtitles | كنت احذر البرت ان لا يتورط مع الصهاينة ولكن الان هو المكان الوحيد على هذاِ الارض الذي يمكن ان يرحب بي |
Bir cücenin boyuyla ilgili espri yapan herkes kendini bir cücenin boyuyla ilgili espri yapan tek kişi sanıyor. | Open Subtitles | كلّ شخصٍ يُلقي طُرفةً عن طول الأقزام يظنّ أنّه الشخص الوحيد على الإطلاق الذي ألقى طُرفةً عن طول الأقزام. |
Dünya'daki en harika kadının sen olduğunu bilen Dünya üzerindeki tek kişi ben olabilirim. | Open Subtitles | ربما اكون الشخص الوحيد على هذه الأرض الذي يعرف.. بانك اعظم امرأة على الأرض |
Geride kalan tek şey, çadırın üstündeki çamurlu bir el iziymiş. | Open Subtitles | البرهان الوحيد على .. ما حدث كانت أثار يد موحله بجانب الخيمة |
Kendimi hayatta kalan tek kişi olduğuma ikna edinceye kadar yürüdüm. | Open Subtitles | مشيتُ بما يكفي لأقنع نفسي أني الكائن الوحيد على قيد الحياة في ذلك المكان. |
Ve kalan tek koyun sahibi benim. | Open Subtitles | و املك المدخل الوحيد على مدى اميال. |
Şu an, babanın ve ablanın kaçırılması olayının tek tanığı sensin. | Open Subtitles | الاّن أنت الشاهد الوحيد على حادث الاختطاف |
Şu an, babanın ve ablanın kaçırılması olayının tek tanığı sensin. | Open Subtitles | ريتشارد حتى الاّن، أنت الشاهد الوحيد على اختطاف والدك وشقيقتك |
Kaçırma olayının tek ipucu merdiven, ev yapımıydı. | Open Subtitles | هذا السلّم هو الدليل الوحيد على وقوع الإختطاف، كان منزليّ الصنع. |
Ben seçmedim, orası adanın resifle kaplı olmayan tek yeri. | Open Subtitles | لم أفعل، إنه الشاطئ الوحيد على الجزيرة الخالي من الشعب المرجانية. |