Gençler değişim isterken, yaşlılar Mevcut durumu korumak için mücadele ediyor. | Open Subtitles | النضال المسن للإحفاظ على الوضع الراهن بينما الشباب يحن إلى التغيير. |
Meme görüntüleme dünyasındaki güçlerin Mevcut durumu sürdürmeyi neden istediğini anlamak zor olmasa gerek. | TED | نعم سبب ذلك يمكن تفهمه وهو وجود قوى في عالم تصوير الثدي الذين يفضلون الوضع الراهن |
İşbirliği, ancak bu Vaziyet değişmediği sürece devam eder. | Open Subtitles | التعاون يدوم طيلة الوضع الراهن بدون تغيير |
Bunları statüko olarak kabul et. | Open Subtitles | الوضع الراهن لم يتغير |
Mevcut bir durum ve bununla ilgili şiddetli bir korku var. | TED | لديك خوف مرتفع ، تحافظ على الوضع الراهن. |
Dediğim gibi, biz statükoya baktık ve onunla alay ettik. | TED | كما ذكرت ، نظرنا إلى الوضع الراهن وسخرنا منه . |
Irksal ve sosyal gerginlik zamanında, bu ve bunun gibi akımları benimsemek mevcut durumun sınırlamalarının üstesinden gelmemize yardımcı oluyor. | TED | في وقت توتر اجتماعي وعرقي، اتّباع هذه الحركة وغيرها من مثيلاتها تساعدنا على الارتفاع فوق حدود الوضع الراهن |
Çünkü statükoyu korumak moda endüstrisinin temsil ettiği şeyin tam tersi. | TED | وذلك لأن الإبقاء على الوضع الراهن هو عكس ما تمثله صناعة الأزياء. |
Dışarıda; onlara göre, mevcut duruma göre çok tehditkâr bir şeyi temsil ettiğimiz için bizi yıldırmaya çalışan kötü insanlar var. | Open Subtitles | هناك بالخارج اناس سيئون هم يريدون ان يهددونا لاننا نمثل شيئا مخيف جدا بالنسبة لهم في الوضع الراهن |
İnsanlar, en güvenli seçeneğin Mevcut durumu korumak olduğunu düşünmeye eğilimlidir. | TED | يميل البشر لافتراض أن الخيار الأكثر أماناً هو الحفاظ على الوضع الراهن. |
Mevcut durumu korumaya yatırım yapmış herhangi biri beni hedef almak isteyebilir. | Open Subtitles | لذا اي شخص مستثمر يريد الابقاء علي الوضع الراهن سيكون راغبا في استهدافي |
Mevcut durumu korumaya yatırım yapmış herhangi biri beni hedef almak isteyebilir. | Open Subtitles | لذا اي شخص مستثمر يريد الابقاء علي الوضع الراهن سيكون راغبا في استهدافي |
İşbirliği, ancak bu Vaziyet değişmediği sürece devam eder. | Open Subtitles | التعاون يستمر ما لم يتغير الوضع الراهن. |
Vaziyet. Vaziyeti koru. | Open Subtitles | الوضع الراهن، أبق على الوضع الراهن. |
Ben statüko istiyorum. | Open Subtitles | أريد فحسب الوضع الراهن |
Biliyorum ki, şu anki durum sizler için çok zor. | Open Subtitles | أنا أعلم أن الوضع الراهن كان صعب على كل واحد منكم |
Maraton koşan, yoga öğreten veya kickboks yapan, hepsini statükoya sıkıca bağlı bir orta parmakla gerçekleştiren şişman atletler var. | TED | هناك رياضيين سمان يركضون الماراثون أو يعلمون اليوغا أو يمارسون الملاكمة الحرة يفعلون كل هذا رافعين إصبعهم الوسطى بقوة في وجه الوضع الراهن |
Ülkelerin, mevcut durumun ilerisini görmeleri ve suyun korunması için ülke çapında önlem almaları gerek. | TED | تحتاج الدول أن تنظر أبعد من الوضع الراهن وتطبيق مبادرات على مستوى البلد للمحافظة على المياه. |
Bu büyük şirketler filan statükoyu korumak için etrafa para saçıyor çünkü çok sayıda insan var karşılarında. | Open Subtitles | إنهُ أمر ضعيف للغاية كل تلك الشركات يرمون مالهم وحسب في كل شخص ليبقوا الوضع الراهن سليم لأن الناس يفوقونهم عدداً |
O adam mevcut duruma karşı bir tehditti. | Open Subtitles | الرجل كان خطرا في الوضع الراهن |