Bu kadar kısa sürede değişebileceğine inanmazdım. | Open Subtitles | أنا ما كنت سأعتقده محتمل في مثل هذا الوقت القصير. |
Bu kadar kısa sürede bunu sipariş etmiş olamazsın. | Open Subtitles | فلا يمكنك أن تأتي بها في هذا الوقت القصير |
Burada bulunduğum kısa süre içinde korkunç şeylere tanık oldum. | Open Subtitles | خلال الوقت القصير الذي كنتُ فيه هنا رأيتُ أشياء مروعة |
Öte yandan bu kısa süre içinde, İslam orduları geniş topraklar fethetmişti. | Open Subtitles | لكن في هذا الوقت القصير فتحت الجيوش الإسلاميّة أراضٍ واسعة |
Onun derin zekâsına ve onu tanıma şansına nail olduğumuz bu kısa zamanda üzerimizde bıraktığı derin etkiye bir övgü olmasını diliyoruz. | Open Subtitles | تكريماً لذكائه العميق و تأثيره علينا كلنا في الوقت القصير الذي حالفنا فيه الحظ لنتعرف عليه |
Bu kadar kısa zamanda hepsini gözden geçirdiniz mi? | Open Subtitles | هل مررت بكل هذا في مثل هذا الوقت القصير ؟ |
Benim gözetimimde olduğun kısa zaman sürecinde | Open Subtitles | خلال الوقت القصير الذي كنت تخضع فيه تحت إمرتي |
Geriye kalan kısa zamanımızı ne zaman bitecek diye endişelenmeden yaşayalım. | Open Subtitles | دعنا نتوقف عن تمضية الوقت القصير هنا قلقين متى سنفنى |
Meclis kütüphanesinden de kitap alıyordu ama daha önemlisi, o kısacık zamanda birisi o kadına ulaştı. | Open Subtitles | لقد استعار هنت كتبا من مكتبة الكونجرس أيضا الأمر الأكثر أهمية أن هناك من إستطاع أن يصل للمرأة في هذا الوقت القصير |
Bu kadar kısa sürede alabildiğim tek şey bir pasta ile kocaman bir pinyata oldu. | Open Subtitles | كل ما أستطعت الحصول عليه في هذا الوقت القصير هو الكعكة و بنياتا الطيز الكبيرة |
İp var desek bu kadar kısa sürede çekmesi imkânsız. | Open Subtitles | لا يمكنهم العبث بالأشرطة في هذا الوقت القصير. |
Bayanlar için dikilmiş, ama bu kadar kısa sürede başka ne yapabilirim? | Open Subtitles | و لكنها مفصله للسيدات و لكن ماذا يمكنني أن أفعل في هذا الوقت القصير ؟ |
Keşke gelebilsem tatlım ama bu kadar kısa sürede şehre gelebilmemin imkânı yok. | Open Subtitles | كنت أتمني أن استطيع .. عزيزتي لكن من الصعب أن اكون هناك خلال هذا الوقت القصير |
Orada bulunduğum kısa süre içinde beş kişi kayboldu. | Open Subtitles | خمسة منهم في الوقت القصير الذي كنتُ فيهِ هناك |
Sadece 2 saatliğine burada olacak ama o kısa süre içerisinde onu etkileyebiliriz. | Open Subtitles | أنه سيكو هنا لمدة ساعتين فقط ولكنّني متأكد بأننا سنسحره في هذا الوقت القصير |
Şef, bu kadar kısa süre içinde bulabildiğim tek resim bu oldu. | Open Subtitles | يارئيس, هذه هي الصورة الوحيدة التي وجدتها في هذا الوقت القصير |
Ayrıca bu kadar kısa zamanda kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. | Open Subtitles | و شكراً على قبول اللقاء في هذا الوقت القصير |
Fakat geçirdiğimiz bu kısa zamanda dürüstçe söyleyebilirim ki sana sana deliler gibi tutuldum. | Open Subtitles | لكن في الوقت القصير الذي أمضيناه, يمكنني القول أنني وقعت بجنون, في عشقك. |
Ve bu kısa zaman içinde, | Open Subtitles | وفي هذا الوقت القصير |
Ra's Al Ghul'un açtığı yaraları iyileştirirken Oliver'la geçirdiğim kısa zaman hariç tecrit hayatı yaşadım. | Open Subtitles | -صحيح . بخلاف الوقت القصير الذي ساعدت خلاله (أوليفر) ليشفى من الجراح التي أصابه بها (رأس الغول) |
Oğlumuzla geçirebileceğimiz kalan kısa zamanımızı koruduğunuz için. | Open Subtitles | لحمايتكم الوقت القصير لنا مع ابننا. |
Eliza, seni tanıdığım kısacık zamanda bu şimdiden ikinci ofis ilişkin. | Open Subtitles | إليزا, هذه ثاني علاقة رومنسية لك في المكتب خلال الوقت القصير الذي عرفتك به |