Duyusal zihin karıştırıcı ile Zaman, izini kaybettiğin ilk şeydir. | Open Subtitles | الوقت هو أول شيء تفقد الاحساس به مع تغييب الحواس |
Zaman verimi yaklaşımı hayatta olduğunu ama kapana kısıldığını varsayar. | Open Subtitles | الافتراض الأنسب نظرًا لضيق الوقت هو أنه حيّ لكنه عالق |
Evet, ama sen o Zaman bir şekilde seninle beraber olduğumu fark etmedin. | Open Subtitles | نعم, لكن ما لم تدريكيه في ذلك الوقت هو أنني كنت معك, بمعنى |
Gerçek şu ki, bir ay zamanım yok. Vakit, nakittir. | Open Subtitles | فى الحقيقة، أنا لا أملك هذا الشهر0 الوقت هو المال0 |
Pekâlâ, Vakit nakittir, geçen her saniye önemli. Düşün, lütfen. | Open Subtitles | ،حسنٌ، الوقت هو جوهر المسألة كلّ ثانية تهم، فكّروا، رجاءً |
Yarı tanrı demek o insanın tanrılara has bazı kutsal güçlerinin olduğu, fakat aynı zamanda onun ölümlü olduğu, yani ölebileceği anlamına gelir. | Open Subtitles | فكرة نصف الإله تعني أن ذاك الشخص يتمتع ببعض السمات الإلهية، بعض القوى الإلهية ولكن في نفس الوقت هو بشري، ومقدر له الموت. |
Değerli'nin dosyasında yazana göre merhum erkek arkadaşın aynı zamanda onun babası Carl Kenwood Jones'tan iki çocuğu var. | Open Subtitles | حسبما ورد في ملفات "بريشس لقد رزقت بطفلين من صديقك الحميم الراحل .."كينوود كارل جونز الذي بنفس الوقت هو والدها |
zamanın yavaşlamasının sebebi, hayatımdaki en önemli iki kadın tarafından gafil avlanmış olmamdı. | Open Subtitles | سبب تباطئ الوقت هو تعرضي للتو لهجوم مباغت من أهم امرأتين في حياتي |
Çoğumuz için, Zaman, günlerimizi ölçümlemek üzere kullandığımız sayılar kümesiydi. | Open Subtitles | بالنسبة لمعظمنا الوقت هو مجموعة من الأرقام ,نستخدمه لحساب أيامنا |
Ama madem artık buradayım, asıl çalışma başlayacak ve Zaman çok önemli. | Open Subtitles | ولكن الآن انا هنا سيبدأ العمل الجيد و الوقت هو جوهر المسألة |
Bütün bu Zaman boyunca devam eden tek şey broşun değeri ve benim daha azına yatıracak param yok. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي كان يشتمل على قيمته طيلة الوقت هو تلك القلادة ولا أستطيع الاستثمار بشيء أقلّ مِنْ ذلك |
en fazla olduğu zamanın bu Zaman olduğunu düşünüyorum. | TED | حيث أتيحت الفرصة لعمل زواج ناجح، فأن الوقت هو الآن. |
Ama Zaman en acımasız yargıç, bize aşık olduğumuzu düşündürüyor. | TED | لكن الوقت هو الحاكم القاسي، جعلنا نعتقد أننا في حالة حب. |
Zaman asla gerçek anlamda kavrayamayacağımız sıradışı bir şey. | TED | الوقت هو ذلك الشيء غير العادي والذي لا نستطيع أن نلتف برؤوسنا حوله. |
Bilirsiniz, Vakit nakittir derler ve ben çok büyük bağışlar yaparım. | Open Subtitles | وأنت تعلم هم يقولون ان الوقت هو المال ولقد عرفت بعمل بعض التبرعات الكبيرة جدا |
Diyorum ki Vakit nakittir. O yüzden konuşarak geçirdiğiniz zamanın ne kadar büyüleyici olduğunu tahmin edebiliyorum. | Open Subtitles | أعني , أن الوقت هو مالُكم , هذا ما أعرفه عن الإثارة |
Her neyse bu artık iyi bir nedeni olsa iyi olur. Çok zamanım yok. Vakit nakittir. | Open Subtitles | مهما كان الأمر، أتمنى أن يكون جيّداً، ليس لدي الكثير من الوقت، الوقت هو المال. |
Değerli'nin dosyasında yazana göre merhum erkek arkadaşın aynı zamanda onun babası Carl Kenwood Jones'tan iki çocuğu var. | Open Subtitles | حسبما ورد في ملفات "بريشس لقد رزقت بطفلين من صديقك الحميم الراحل .."كينوود كارل جونز الذي بنفس الوقت هو والدها |
Dinle, her ne kadar eski kız arkadaşımın şimdiki kız arkadaşıma aynı zamanda onun da eskisi olan yeni sahte erkek arkadaşından bahsetmesinden hoşnut olsam da, şu Fallon röportajının... | Open Subtitles | -أنصتا، رغم كلّ الفرح الذي يعتلي رفيقتي الحالية بالرّغي مع رفيقتي السابقة يتكلّمن حول الرّفيق المزيّف وفي نفس الوقت هو الرفيق السابق لرفيقتي الحالية، أنتما يجدر بكما |