Ani, benim için hep Tatoonie'deki o küçük çocuk olacaksın. | Open Subtitles | آني ستظل دائماً ذلك الولد الصغير الذي عرفته على تاتوين |
Neden Mayank, Hindistan'da tanıştığım bu küçük çocuk, ellerini yıkamıyor? | TED | لماذا مايانك، هذا الولد الصغير الذي قابلته في الهند، لا يغسل يديه؟ |
Ateş solur ve sonra, genellikle kendini dürtükleyen insanlara püskürtür, ufaklık. | Open Subtitles | أنفاس نارية في الغالب تكون على الناسِ الذين يَطْعنونَه أيها الولد الصغير |
Babasının kanı küçük çocuğun her yanına bulaştı. | Open Subtitles | ذلك الولد الصغير, غطي بدماء والده بالكامل |
Polis küçük çocuğu ararken size giriş iznini sağlayan bendim. | Open Subtitles | أنا من قام بإعطائك صلاحية الدخول عندما كانت الشرطة تبحث عن ذلك الولد الصغير |
Selâmlar, delikanlı. Bugün iyi haberler getirdin mi? | Open Subtitles | مرحباً بك أيها الولد الصغير أجلبت لي أخباراً جيدة اليوم؟ |
Buraya getirdiğim ufak çocuk, kayıp. | Open Subtitles | ذلك الولد الصغير الذي جلبت مفقود. هو لا يمكن أن يكون مفقود. |
Aslında, ispatlarından biri kocamın omuzlarındaki o küçük çocuk yeni liseden mezun oldu | TED | في الواقع، الدليل على هذا أن الولد الصغير على كتفيّ زوجي للتو تخرج من الثانوية هذا العام. |
"küçük çocuk cebine koyup..." "...götürdü. | Open Subtitles | كان يعني الولد الصغير البخيل الذي وضعها بجيبه |
küçük çocuk yatağında oturmuş ve bütün dikkatini oynadığı PlayStation'a vermişti. | Open Subtitles | الولد الصغير كان جالساً على السرير يلعب بـ البلاي ستيشن |
Hiroşima'ya bırakılan "küçük çocuk" ismindeki bombadaki uranyum burada, Oak Ridge'te üretilmişti. | Open Subtitles | الولد الصغير اليورانيوم المستخدم في قنبلة التي ألقيت علي هيروشيما صنع هنا في أوك ريدچ |
Şu küçük çocuk için para önemli değil. | Open Subtitles | الأمر ليس منوط بالمال بالنسبة لهذا الولد الصغير. |
Yalan söylediğim için özür dilerim ama o küçük çocuk için ne kadar büyük bir şey yaptın bilemezsin. | Open Subtitles | أنا اتأسف بجد على كذبي ولكن لاتملك أدنى فكرة عما فعلت لهذا الولد الصغير |
Arkadaki ufaklık, 2 yaşındaki Teddy Holvey. | Open Subtitles | الولد الصغير في الخلفية تيدي هولفي، بعمر إثنان. |
Ama Manuel, hani sana bahsettiğim şu ufaklık, bugün konuştu. | Open Subtitles | لكن مانويل، ذلك الولد الصغير الذي أخبرتك عنه؟ تكلم اليوم! |
ufaklık zor günler geçiriyordu. | Open Subtitles | الولد الصغير مر باوقات عصيبة جدا اباه وامه حصلوا على الطلاق وامه سحبته هنا الى بوسطن |
Kuledeki bu küçük çocuğun kraliyet bayrağını taşıyan 40 bin kişilik birliği olur. | Open Subtitles | وهذا الولد الصغير في البرج سيكون لديه ذات يوم 40000 جندي يسيرون تحت لوائها |
Alan'ın isteyeceği son şey, bu küçük çocuğun yüzüne, iflas etmiş biri olarak bakmaktır.. | Open Subtitles | "آخر ما يريده "آلان هو أن يبدو فاشلاً بعيني ذاك الولد الصغير هناك |
Benim kattaki küçük çocuğu ziyaret ettin mi? | Open Subtitles | هل زرت ذلك الولد الصغير في طابقي؟ |
Bu da sana bahsettiğim delikanlı. | Open Subtitles | وهذا هو الولد الصغير الذي حدّثتكِ عنه |
Annesinin kucağındaki o ufak çocuk nereye gitti? | Open Subtitles | أين ذهب الولد الصغير الذي يركض لذراعي أمه؟ |
Küçük çocuğa tahtaya yazıyı yazdıran da oydu değil mi? | Open Subtitles | هكذا جعل هذا الولد الصغير يكتب على السبورة، أليس كذلك؟ |
Küçük Şeytan nerede? | Open Subtitles | أين الولد الصغير ؟ |
Ve hepsi burada, bu küçük çocukla başlıyor. | Open Subtitles | وكل هذا يبدأ هنا مع هذا الولد الصغير |