Çok iyi malzemeden yapılmıştı. Sipariş üzerine, hafif acılı Yasemin esansı konmuş gibiydi. | Open Subtitles | كانت شهية جداً ومصنعة حسب الطلب مرة قليلا مع القليل من شاي الياسمين |
Bunu hak ettin. Yasemin Ejder'i şehrin en iyi çayhanesi olacak. | Open Subtitles | أنت تستحقها تنين الياسمين سوف يكون أحسن متجر للشاي في المدينة |
Yasemin kokusunun başını döndüreceği erkeklerden değil sanırım. | Open Subtitles | أحسب أنه ليس من النوع الذي يذعن لعطر الياسمين |
Yasemin kokusunun başını döndüreceği erkeklerden değil sanırım. | Open Subtitles | أحسب أنه ليس من النوع الذي يذعن لعطر الياسمين |
"Summer breeze makes me feel fine Blowing through the Jasmine in my mind" | Open Subtitles | نسيم الصيف يجعلني اشعر بالارتياح يهب عبر الياسمين في فكري |
Postayla gelmiş. Ama dediğine göre, üstlerinde ağır bir Yasemin kokusu varmış. | Open Subtitles | و قالت أنها شمت رائحة قوية من زيت الياسمين عليها |
Ev, sıcak süt ve yaş Yasemin kokuyor. | Open Subtitles | من البيت الذي يمكنك أن تشعر فيه بعطر الياسمين ودفيء الحليب |
Hiç yeşil çayları yoktu, ama sana Yasemin aldım | Open Subtitles | لم يكن لديهن أي الشاي الأخضر ، لكنني حصلت على ما كنت الياسمين. |
Lütfen oturun. Neden bir fincan yatıştırıcı Yasemin çayı içmiyorsunuz ki? | Open Subtitles | رجاء إجلس, لما لا تستمتع بكوب من شاي الياسمين المهدئ؟ |
Bu çok ilginç çünkü benim tanidigim cadi genç, çok güzel bir cadi ve Yasemin gibi kokuyor. | Open Subtitles | ذلك مثير لان الساحرة التي كنت اعرفها كانت شابة , رائعة جدا وتفوح منها رائحه الياسمين |
Daha çok Yasemin kokulu mumlara merak sarmıştım. | Open Subtitles | حسناً ، غالباً كنت أُشعل شموع برائحة الياسمين |
Yasemin ve afrodizyak yağların bir karışımı ile yapıldı. | Open Subtitles | انها مصنوعة مع الياسمين وخليط من الزيوت المثير للشهوة الجنسية |
Benim ailemin de akşamdan kalanlar için bir ilacı vardır. Misket limonlu Yasemin çayı. | Open Subtitles | عائلتي أيضا شبح علاج , الياسمين الشاي مع الليمون |
Evet, öyle. Yasemin ve hanımeli gibi. | Open Subtitles | أوه, كانت رائحتهن مثل الياسمين و زهر العسل |
Bir parça melekotu yağı, biraz Yasemin, ...ve bir parça da sandal ağacı yağı. | Open Subtitles | و لمسه من زيت الانجليكا القليل من الياسمين و رشه صغيره من خشب الصندل |
Burada bahçeye bakan büyük pencereleri hayal et. Buraya da, Yasemin ağaçları dikebiliriz. | Open Subtitles | تخيلي هنا، نافذة كبيرة تطل على الحديقة وهنا، يمكننا زرع أشجار الياسمين |
Sandal ağacı dökülüyor bir ay gibi... Yasemin çiçeğinin yaydığı koku gibi... | Open Subtitles | مثل ضوء القمر حين يسقط على خشب الصندل مثل الياسمين متى ينشر عطره المخدر |
- Olur. Yasemin mi, limon mu, armut mu? | Open Subtitles | نعم, أتريده برائحة الياسمين أم الليمون أم الإجاص؟ |
I, bazı Yasemin var emin demek Vanilya bir ipucu, belki biraz sandal ağacı, | Open Subtitles | حسناً, لا بأس به أعني, بالتأكيد به بعض الياسمين |
Ama Jasmine için endişeleniyorduk. | Open Subtitles | لكن نحن كنّا أيضا قلقون بشأن الياسمين. |
Çok ağır... neredeyse tatlı... eski bahçemizdeki yaseminlerin ve güllerin parfümünü hatırlatan bir koku. | Open Subtitles | كنت غنيا كل شىء كان يسير على ما يرام مثل عطر الياسمين و رائحه الروز التي كانت في حديقتنا القديمة |
"Lara, yasemini hatırlıyor musun? | Open Subtitles | لارا، هل تتذكرين الياسمين |