Londra'da yaşayan, ipekten çiçek yapma konusunda yetenekli, kambur ve küçük bir kadın tanıyordu. | Open Subtitles | كان يعرف امرأة صغيرة في لندن ذات ظهر منحني الذي كان بفطرته يصنع الزهور من الحرير |
Biri çocuk, belki de küçük bir kadın. | Open Subtitles | والطفل. أو امرأة صغيرة ، ربما. |
Biri çocuk, belki de küçük bir kadın. | Open Subtitles | والطفل. أو امرأة صغيرة ، ربما. |
Bu öykünün asıl kahramanları, Rose Mapendo adlı genç bir kadın ve çocukları. | TED | والأبطال في هذه الحكاية هي امرأة صغيرة وهي روز مابيندو وأطفالها |
Beni daha genç bir kadın için bırakacağına daha güzel bir araba almasını tercih ederim. | Open Subtitles | حسناً، أُفضل أن يبتاع لنفسه عربة جديدة... بدلاً من أن يهجرني لأجلّ امرأة صغيرة. |
Olağanüstü genç bir bayanla çalışıyorum. | Open Subtitles | مرحباً, إذاً, ما أفعله هو العمل مع امرأة صغيرة استثنائية |
Yalnız yaşayan genç bir kadın. Ama bilgisayar yok. | Open Subtitles | امرأة صغيرة تحيا وحيدة، بدون حاسب آلي. |
O artık genç bir kadın, Noah. | Open Subtitles | (انها امرأة صغيرة الآن يا (نوا |
- Elinde, patronun genç bir bayanla yaptigi, yanlis anlasilabilecek bir konusmanin kaydi oldugunu iddia ediyor. | Open Subtitles | -تسجيل يدعي أنّه لمحادثة مع امرأة صغيرة مُعينة -من المُمكن أن يُساء فهمه |
Hoş, güzel, genç bir bayanla evlendim. | Open Subtitles | تزوجت امرأة صغيرة وجميلة جداً |