Biz de böyle şeyler deriz, fakat yüzüne karşı değil. | Open Subtitles | نَقُولُ امور مثل هذه، أيضاً , لكن ليس في وجهَكَ. |
Birçok şey onları meraklandırabilir, ...ama anlayamayacakları bazı şeyler var. | Open Subtitles | انهم رائعون بعدة امور ولكن هناك اشياء لا يفهمونها فحسب |
Senin anlayamadığın şeyler var, hiçbirimizin anlayamadığı şeyler, duydun mu beni? | Open Subtitles | هناك امور لا تفهمها امور كلنا لا نفهما هل تسمعني ؟ |
Sana asla söylemeyeceğim şeyleri söyletmek için numara yaptın. | Open Subtitles | لقد خدعتنى و جعلتنى اقول لك امور ما كنت ساقولها لك ابداً |
Bugün bu işi yapıyoruz Jack, yarın dört gibi uğra. | Open Subtitles | لدينا امور مهمة اليوم يا جاك ربنا غدا ، الساعة الرابعة |
Ama sırf temiz olmaktan daha önemli şeyler de var. | Open Subtitles | لكن هناك امور كثيرة اكثر اهمية من كونك فقط نظيفا |
Öyleyse Billy'nin her zaman nasıl çılgınca şeyler yaptığını görmüşsündür. | Open Subtitles | اذن انت تعرف ماذا يفعل بيلي من امور جنونية دائماً |
Hayır, sadece senin kontrol etmek istediğin şeyler hakkında inatçıyım ben. | Open Subtitles | لا ، فقط بخصوص امور بسيطة كنت انت تحاول التحكم بها |
Gelecekleri konusunda tutkulu olduğumu söylüyorum. Mutlu olup harika şeyler yapabileceklerini düşünüyorum. | TED | أُخبرهم أنني طموحة في ما يتعلق بمستقبلهم، وبأنهم يستطيعون الحصول على السعادة، وإنجاز امور عظيمة. |
Bunlar çok önemli şeyler, bizim için hayati değeri var. | TED | تلك امور مهمة جدا، أهمية حاسمة بالنسبة لنا. |
Hayatım boyunca sakladığım şeyler var aşk ve anlayış gibi şeyler. | Open Subtitles | لدي امور كنت احتفظ بها طيلة حياتي .. اشياء مثل الحب والتفهّم و .. |
"Vay be, seni gördüğüme sevindim" İşte buna benzer şeyler? | Open Subtitles | "واو ، انه من الجيد رؤيتك" و امور مثل هذه؟ |
Hala böyle şeyler yapman beni çok şaşırttı. | Open Subtitles | يُدهشُني فقط بأنّكلازلت تخطئى فى امور مثل هذه |
O gün farkına vardım ki... hayatın dışında şeyler var... ve bu inanılmaz hayırsever güç... korkmak için bir sebep olmadığını bilmemi istiyordu... hiç. | Open Subtitles | هذا اليوم ادركت يقينا أنه كان هناك امور بالحياه وراء الاشياء وهذا لا يصدق قوه ما للخير |
Bu konuda konuşamam. Bilirsin, avukat şeyleri. | Open Subtitles | لا استطيع التحدث عن هذا حقاً انها امور محاماه |
Bu konuda konuşamam. Bilirsin, avukat şeyleri. | Open Subtitles | لا استطيع التحدث عن هذا حقاً انها امور محاماه |
Bugün bu işi yapıyoruz Jack, yarın dört gibi uğra. | Open Subtitles | لدينا امور مهمة اليوم يا جاك ربنا غدا ، الساعة الرابعة |
Daha sonra AIDS ortaya çıktı ve Tayland'a vardı, AIDS ile savaşmak için yapmakta olduğumuz iyi işleri bırakmamız gerekiyordu. | TED | ومن ثم ضربنا مرض الايدز واضطررنا لا نوقف القيام بعدة امور جيدة لكي نحارب الايدز |
Yemeğin, beyin üzerindeki etkisi ile ilgili inanılmaz şeyler var. | Open Subtitles | هناك امور رائعة عن مدى تأثير الطعام على الحالة المزاجية على المخ |
Hayatımda, tuvaleti tamir etmekten daha önemli işlerim var. | Open Subtitles | لديّ امور أهم لفعلها أكثر من إصلاح المرحاض |
Kültür, psikoloji veya davranış gibi eften püften şeylerden bahsetmiyorum. | TED | و انا لا اتحدث امور خيالية هنا عن الثقافة, او علم النفس, او السلوك |
Ne kadar etkileyici olsa da sözleştiğimiz daha önemli işler var. | Open Subtitles | بقدر جذابية هذا العرض، الا ان لدينا امور اكثر اهميه لننجزها. |
O kötü adam onlara bir sürü kötü şey öğretmiş. | Open Subtitles | ان هذا رجل سيء و يقوم بتدريس امور سيئة لغاية |
Bakın, ben sadece sizlerin aklını bu olup biten trajediden alıp daha pozitif şeylere yönlendirmek istiyorum. | Open Subtitles | انظروا , انا حاول ان اوقف تفكيركم بهذه المأساة التي لم يكن بالإمكان تجنبها الى امور ايجابية اكثر |
Şef, bizimle ormanda dolaşmaktan daha önemli işlerin olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | سيدي , اعلم ان لديك امور اهم من مرافقتنا للبحث عن ذالك الرجل |
Adamın işlerini yoluna koyduğunu, vasiyetinin hazırlanmış sigortasının ödenmiş, eksik bir şeyinin kalmamış olduğunu bilsem, söylerdim. | Open Subtitles | تأمينه مدفوع ، بلا امور معلقة لا أرى سببا لإخباره |