Ne yani doğru zamanı bekle, birşey düşür, ve almak için eğil. | Open Subtitles | لذا انتظر اللحظة المناسبة، إسقاط شيء، و انحنى لالتقاطها. |
Ellerini şu tezgahın üstüne koyup konuşuyormuşuz gibi öne eğil. | Open Subtitles | ضع يدك على الطاوله و انحنى كأننا نتحدث |
Kendi sonucum: katil ellerini yıkadı ve sonra onu öpmek için eğildi. | Open Subtitles | خاتمتي: القاتل غسل يديه، ثم انحنى لأجل قبلة، هكذا |
Üzerime eğildi, nefesimi tuttum ve öldüğümü düşündü. | Open Subtitles | لقد انحنى فوقي و قمت بحبس انفاسي لكي يظن انني ميتة |
Yaralıyı helikoptere koyuyorlar ve sonra Komutan Swenson'un daha fazla kişiyi kurtarmaya gitmeden önce eğilip ona bir öpücük verdiğini görüyorsunuz. | TED | وضعوه داخل المروحية، وفي تلك اللحظة ترى القائد سونسون وقد انحنى ليقبله قبل أن يستدير لينقذ المزيد من الجنود. |
Topu almak için eğildiğinde, onu kafasının arkasından vurmuştum. | Open Subtitles | وعندها انحنى ليلتقط الكرة، أطلقت عليه النار في مؤخرة رأسه |
Bir sene beraber yaşadık, sonra diz çöküp evlenme teklif etti. | Open Subtitles | كنا مع بعضنا لما يقارب السنة ثم أخيراً انحنى على ركبتيه وطلب مني الزواج به |
Hayır. Sadece bazı ajanlar... Öne eğilmiş Hendricks dahil. | Open Subtitles | لا فقط بضعة عملاء بالاضافة الى هنريك الذي انحنى |
Ellerini yere dayayarak çömeldi ve düşünceli bir hâl aldı. | Open Subtitles | لقد انحنى على أطرافه الأربعة ثم غرق في حالة تأمّلية |
Sonra almak için eğilince... ocağın kenarına çarptım ve başıma düştü. | Open Subtitles | وبعد ذلك انحنى لالتقاطه. وضربت جانب الموقد وسقطت على رأسي. |
Bedenin üstüne eğildiğini söylemişti. | Open Subtitles | قال إنه انحنى فوق الجثة |
Pekâlâ, eğil. - eğil ve ayak parmaklarına dokun. | Open Subtitles | انحنى للامام و المس اصابع قدمك |
eğil, otur ve öksür. | Open Subtitles | انحنى ، اجلس كالقُرفصاء وقم بالسُعال |
eğil iki, üç dört... | Open Subtitles | انحنى ، اثنان ، ثلاثة |
eğil iki, üç ve bir iki üç... | Open Subtitles | انحنى ، اثنان ، ثلاثة |
Kimse onları yerden almak istemedi, bunun üzerine o eğildi ve beli gitti. | Open Subtitles | لم يرد احد ان يجمعها له لذا فقد انحنى وذهت مئخرته. |
eğildi ve yatağın altına uzandı. | TED | وبعدها انحنى وجلب شيئا من تحت السرير |
Ve beni öpmeden önce... bana doğru eğildi... ve şöyle bana dokundu. | Open Subtitles | وقبل أن يقوم بتقبيلي ..انحنى وقام بذلك |
Beni ne zaman kapıma kadar getirdiyse, eğilip elimi öptü ve bu cümleyi söyledi. | Open Subtitles | كم من مرة بالمساء سعى نحو بابي انحنى وقبل يدي وقال ياريبل، الحقيقة |
- Dur eğilip alayım. | Open Subtitles | اسمحوا لي أن انحنى وسهولة الحصول عليها. |
Yaralı bir adamın üzerine eğildiğinde vuruldu. | Open Subtitles | وعندما انحنى تجاه الرجل المصاب، اطلقوا عليه النار |
Aztekler İspanyolları ilk kez at sırtında gördüklerinde at ve insanı tek bir yaratık zannettiler ve diz çöktüler ve bu yaratığı Tanrı diye taptılar. | Open Subtitles | عِندما رأى الآزتيك الإسبان على صهواتِ أحصنتهِم أولَ مَرة ظنوا أن الرجُل و الحِصان هما مخلوقٌ واحد و انحنى الآزتيك ليعبدوا ذلكَ المَخلوق كآلهة |
Adam bunun için eğilmiş, bisikletlinin denge kaybetmesine neden olmuş olabilir. | Open Subtitles | حسنا، ربما الرجل البالغ من العمر انحنى لالتقاطها، وهذا ما تسبب رسول الدراجة إلى الانحراف. |
Hedef çömeldi, görüşten çıktı. | Open Subtitles | -الهدف انحنى أرضاً، إنه خارج نطاقنا |
Törende herkes önümde eğilince Avatar olmayı kabul ettim. | Open Subtitles | كان هناك مراسم , و عندها الجميع انحنى لي. هذا عندما قمت بقبول دوري كـ"أفتار. " |
Bakıcı, kurbanın yukarı tırmandığını Sibiryalıları daha yakından görmek için eğildiğini ve düştüğünü düşünüyor. | Open Subtitles | يشتبه حارس ارتفع VIC لدينا ما يصل، انحنى للحصول على أقرب نظرة على Siberians، يسقط... |