Bu arada, güvensizlik demokrasi için her zaman çok önemli olmuştur. | TED | وبالمناسبة، لطالما كان انعدام الثقة مهما للديمقراطية. |
Bu yüzden milletvekilleri ve onların temsil ettiği insanlar arasında yaratıcı bir güvensizlik var. | TED | هذا هو السبب الذى من أجله يوجد لدينا انعدام الثقة الخلاق هذا بين الممثلين و الذين يمثلونهم. |
güvensizlik, hilekarlık, nefret, kötü niyetler ve kaos. | Open Subtitles | انعدام الثقة و الغش و الكراهية و الفساد و الفوضى |
Bu konsey karşısında sessiz kalırsam ya da daha kötüsü karşı çıkarsam iş arkadaşlarım arasında güvensizlik ve endişe yayılacak. | Open Subtitles | لو ظللت صامتة بخصوص هذا المجلس أو الأسوأ عارضت تشكيله سيظهر كل أنواع انعدام الثقة والخوف بين زملائي |
Eğer bu konsey konusunda sessiz kalırsam, daha da kötüsü kurulmasına karşı çıkarsam, bu meslektaşlarımın aklına güvensizlik ve kaygı tohumları ekecektir. | Open Subtitles | لو ظللت صامتة بخصوص هذا المجلس أو الأسوأ عارضت تشكيله سيظهر كل أنواع انعدام الثقة والخوف بين زملائي |
Elbette güvensizlik sağlıklı iletkenlik bu tür işlemler, | Open Subtitles | بالطبع انعدام الثقة صحي عند إجراء هذه الأنواع من المعاملات، |
Doğu Almanlar elbette ki muhbirler tarafından çevrelendiklerini biliyorlardı, güvensizlik ve geniş çaplı bir korku yaratmış totaliter bir rejimin içinde olduklarını ki bunlar tüm diktatörlüklerde insanları bastırmak için kullanılan en önemli araçlardı. | TED | الألمان الشرقيون علموا، بالطبع، أنهم كانوا محاطين بالعملاء، في نظام شمولي ولّد انعدام الثقة وحالة من الخوف المتفشي، أهم الأدوات لقمع شعب في أي دكتاتورية. |
Burada artık bütün güvensizlik terk edilmeli! | Open Subtitles | ويجب على كل انعدام الثقة أن يترك هنا |
Biliminsanlarında bir tür "kollektif güvensizlik" vardır, şu "göster bana" kültürü, bu şirin bayanın arkadaşlarına kanıtlarını gösterdiği gibi. | TED | العلماء لديهم نوع من "ثقافة" انعدام الثقة الجمعية هذه الصورة توضح لي "ثقافة" و تمثلها هذه السيدة اللطيفة و توضح لزملائها دليلها |
güvensizlik yaşıyorsun. | Open Subtitles | انعدام الثقة |