Bu sana iyi gelir. İçinde epey zeytinyağı var. | Open Subtitles | هذا كفيل بمعالجتك انه يحتوي على الكثير من زيت الزيتون |
Böbrek şeklinde bir havuz bile var. | Open Subtitles | حتى انه يحتوي على بركة للسباحة على شكل البصلة. |
Bir bilgisayar satin aldim, bana dediler ki icinde milyonlarca renk var. | TED | اشتريت جهاز كمبيوتر ، و [هم] وقال لي انه يحتوي الملايين من الألوان. |
Jiroskopları var, basınçlı hava odacıkları, dengeleyici unsurlar var. | Open Subtitles | انه يحتوي على جيرسكوبز ، غرف هواء مضغوط |
- Tahminimce, üstünde ikinizin de parmak izleri var. | Open Subtitles | و تخميني انه يحتوي بصماتكما الاثنين |
Dümeni, oturakları falan var Normal tekne eşyaları işte. | Open Subtitles | انه يحتوي على عجلة قيادة و كراسي... و اشياء القارب العادية |
- İçinde ağaç kabuğu var. - Ağaç kabuğuna bayılırım. | Open Subtitles | انه يحتوي على بذوركرامب - احب الكرامب- |
Ah, içinde taş var, değil mi? | Open Subtitles | انه يحتوي على قطعة |
Üzerinde zaman kilidi var. | Open Subtitles | انه يحتوي على قفل مؤقت. |
Jack Edward Soloff'un korsan sakalından tut da yanında Linus'un battaniyesi gibi taşıdığı aptal kalemine kadar Tanrı'nın yeşil dünyasındaki her şey var. | Open Subtitles | انه يحتوي على كل شئ لنعلم به حول (جاك ادوارد سولوف) من لحيته الشبيهة بلحية القراصنة الى قلمه الغبي |
Üzerinde kralın işareti var. | Open Subtitles | انه يحتوي على علامه الملك |
- Bunun bir adı mı var? | Open Subtitles | ! انه يحتوي على اسم |